“Kendi kaderini tayin edemeyen ada” başlığıyla Işık Kitabevi Yayınları’ndan çıktı.
Kitap bugünden itibaren Işık Kitabevi’nden ve diğer kitabevlerinden satın alınabilir.
Yazar, kitabın tanıtım yazısında şu cümlelere yer veriyor:
“Bu çalışma sadece geçmişin bazı yönlerine ışık tutmak için değil, Kıbrıs sorununun tarihselliğini irdeleyip geleceğe dönük arayışlarda yol gösterici olması ümidiyle hazırlandı. ‘Kendi’ kaderini tayin edemeyen adada self-determinasyon etrafında yapılan tartışmaları incelerken gördük ki, Kıbrıs sorunu 1950’li yıllarda neredeyse bugün de benzer bir yerdedir. O yıllarda Kıbrıslı Rumlar ada nüfusunun bir bütün olarak kullanacağı tek bir self-determinasyon hakkından söz ediyordu ve aslında adanın kaderini Kıbrıs Rum çoğunluğun belirlemesini savunuyorlardı. Bu tür bir self-determinasyon uygulamasının adanın Yunanistan ile birleşmesiyle sonuçlanacağına kesin gözüyle bakılıyordu.
Kıbrıs Türk liderliği ile Türkiye ise Enosis’e şiddetle karşı çıkarken, kolonyalistlerin böl-yönet politikalarından da yararlanarak iki ayrı self-determinasyon tezini gündeme taşıdılar ve adada iki ayrı halkın yaşadığını ileri sürerek Taksim’i veya ayrı Türk devletini şiar edindiler. Fakat gerçek şudur ki, bu amaçlara yönelik bütün çabalar son kertede başarısız oldu. Ne Kıbrıslı Rumlar adanın kaderini tek başına belirleyebildi ne de Kıbrıslı Türkler kendi kaderini tayin etme hakkı adına ülkeyi meşru olarak bölebildi.
Self-determinasyon etrafında yaşanan gerilim ve çatışmalar taraflara kalıcı bir başarı getirmedi. ‘Kendi’ kaderini tayin etme arzusu, öteki ‘Kendi’ ile karşı karşıya geldi. Birbirlerine karşı konumlanan farklı ‘Kendiler’ arasında oluşan güç dengesi taraflardan birinin üstün gelmesini engelledi.”