Çok gürültü var.

O kadar gürültü var ki kendi aklımızdaki düşünceleri, vicdanımızın sesini duyamaz olduk. Doğruyu ve yanlışı algılayamayacak hale nasıl gelebildik biz?

Durun. Gelin biraz empati egzersizi yapalım.

İçinde oturduğunuz evinizde etrafınıza bir göz atın. Evinizin size verdiği huzuru hissedin. 

Bu evinizden ayrılmak zorunda kalacağınız ve size verdiği huzurdan olacağınız bir durumu düşünebilir misiniz? Geri dönemediğinizi hayal edebilir misiniz? Peki birilerinin evinize girdiğini, eşyalarınızı aldığını, hatta evinizi başkalarına sattığını?

Olamaz mı? Olur tabi. Oldu da. Oluyor da.

Siz bu durumda ne yapardınız? Elinizden geleni ardınıza koymazdınız heralde.

Empati yapmak insan olmanın en temel gerekliliklerinden biridir.

Bu ülkede en çok ihtiyacımız olan yeteneklerden biridir empati. İnsanı insan kılan en temel özelliklerden biri.

Sanki bilerek ve isteyerek gürültü yaratıyoruz ve bu gürültü eşliğinde gereksiz problemlerle meşgul ediyoruz kendi kendimizi. Zaman geçiriyoruz, koşullar değişiyor, biz değişiyoruz, sokaklardaki yüzler değişiyor. Tanıyamıyoruz komşularımızı. Gözlerimiz tanıdık insan arıyor Perşembe pazarında. 

Bulamıyoruz.

Mandragoralar* nerede? “Nereye kayboldu bu insanlar” diye sorup duruyoruz. 

Bundan 100 yıl sonra, tüm ailemiz ve arkadaşlarımız dahil hepimiz bir yerlerde toprağın altında olacağız. Başkaları bizlerin çok çabalayarak inşa ettiğimiz evlerimizde yaşayacaklar, başkaları da bugün bize ait olan herşeye sahip olacak. Bize ait olan eşyalarımız muhtemelen bağışlanacak ya da çöpe atılıp yok edilecek, çok işleyerek aldığımız o arabamız bile hurdaya çıkarılacak.

Bizden sonra gelenler muhtemelen bizlerin kim olduğumuzu bilmeyecek, bizleri hatırlamayacak. Açıkçası, örneğin kaçımız dedemizin babasının kim olduğunu biliyoruz ki?

Biz öldükten birkaç yıl sonrasına kadar bazıları tarafından hatırlanacağız belki, fakat devamında şanslıysak, ancak birilerinin duvarında bir portre olarak yer alacağız. On, bilemediniz yirmi yıl sonra, fotoğraflarımız, hayat hikayemiz ve yaptıklarımız tamamen unutulacak. Anılarda bile var olmayacağız.

Bir an durup bu soruları irdelersek, her gün aklımızı işgal eden çoğu düşüncelerden ötürü endişe duymanın aslında çok gereksiz olduğunu göreceğiz. Gürültü bir anda dinecek ve olan bitenin farkına varacağız.

Bu bakış açısıyla bakabilmeyi becersek, olaylara yaklaşımımız çok daha farklı olacak, ve belki de hayatımıza yön verebilmek adına kendimizi daha özgür hissedeceğiz.

Bu düşünceleri gününüzün geri kalanına, önümüzdeki haftaya ve bu yeni yıla yansıtabilmeniz dileğiyle... 

Özgürce,

HK

*7 Ocak 2024 tarihli yazım. 

Görüş, yorum ve sorularınızla yazılarıma katkı koyabilirsiniz.

[email protected]