Yurtsuzluk

Akşamın karanlığı çökmekte, sur kapısından girip aracımı uygun yere park ediyorum. Hava oldukça serin. Famagusta suriçi adeta hayalet. Bandabulya'ya doğru yürümekteyim. Birkaç kahvenin ışıkları yanıyor. Bir de yılbaşından kalmış noel ışıkları. Kiminden İtalyanca, kiminden Türkçe arabesklik eşlik ediyor adımlarıma. Meydanı geçip Bandabuliya'ya ulaşıyorum. Dostları görmek çok güzel geliyor. Aynı anda aslında herkesin birbirinden ne kadar uzak yaşamak zorunda kaldığını idrak ediyorum. Yerlerimize geçiyoruz. Konuğumuz ve moderatör masasında. Podomya'da doğmuş. Luricina’ya göç etmek zorunda kaldıktan sonra Omorphou (Güzelyurt) da Kurtuluş Lisesi’ni bitirmiş. Rüzgar onu Bremen’e felsefe okumaya savurmuş. Hem de kendi dilinden başka dil bilmeden. Bir gün hocası ile sohbet ederken, Engels’in kitaplarına harcayacağı paranın yerine geldiği ülkenin diğer dilini öğrenmesine yönelmesi tavsiyesi almış. Ve Türkçe ile Almancadan sonra Yunan dilini de öğrenmeye başlamış. Ülkesinin %80’i zaten bu dili konuşmaktaymış. O gece bize yurtsuzluğun ne olduğunu gösterdi. Dilin. Dinin. Ya da etnik kökenin değil. Karnımızın tıka basa dolduğu değil de umutlarının yeşerdiği coğrafyanın olabileceğini öğretti. Benim tabirimle, vatan denen yerin düşündüğün dilde de yaşanabileceğini ve düşmanın dilinde savunabileceğin bir yer olduğunu. Şimdi beş dil okur yazarı. Artık Kıbrıs Cumhuriyeti'nde, AKEL adlı bir sol partiden seçilmiş Türkçe konuşan bir milletvekili. Avrupa Parlamentosu Kültür ve Eğitim Komisyonu'nda görevli. Barış ve yurttaşlık hakları için mücadele ediyor. O, "Duvarımız" belgeselinin fikir babalarından biri. O, onlarca kitap yazmış bir yazar. O, ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı savaş veren sivil bir asker. O, Niyazi Kızılyürek... 

Lefkoşa Merit Otel'deki toplantıdan sonra ikinci kez canlı izlediğim biri. Her coğrafyada yanında duracağım bir dost. İyi ki varsın, Kızılyürek. Biliyoruz ki senin de yüreğin, kapkara yüreklilere inat, rengarenk. Ve teşekkürler Okan Dağlı, bizi onunla buluşturduğun için.