Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Parti Meclisi üyesi Kemal Baykallı, Kıbrıs sorununun yeniden müzakere gündemine taşınmasının, yalnızca iki toplum arasındaki ilişkileri değil, bölgesel dengeleri ve ülkenin uzun vadeli planlama kapasitesini de doğrudan etkilediğini vurguladı. Mayıs TV’de Meltem Sakin’in hazırlayıp sunduğu “Mayıs Manşet” programına konuk olan Baykallı, Kıbrıs Rum lideri Nikos Hristodulidis’in iç ve dış hedeflerini, Kıbrıs Türk tarafının yaklaşımını, ülkenin gelecek planlaması ihtiyacını ve yaklaşan genel seçimleri değerlendirdi.
Kıbrıs müzakerelerinde sonuç odaklı zemin
Cumhurbaşkanlığı seçiminin üzerinden bir ay geçtiğini hatırlatan Baykallı, Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın bu süreci “doğru zemin ve sonuç odaklı bir hedef” kurmak için değerlendirdiğini söyledi. Görüşme sürecine sıfırdan başlamak gibi bir lüksümüzün olmadığını vurgulayan Baykallı, “Bugüne kadarki uzlaşıların sorgulanmaması, Kıbrıslı Türklerin eşitliğinin ve kararlara etkin katılımının teyit edildiği çerçevenin korunması gerekiyor.” dedi.
Hristodulidis’in iç ve dış hedefleri
Hristodulidis’in hem iç kamuoyuna hem de uluslararası alana dönük mesaj verdiğini belirten Baykallı, Rum liderin “süreci iten ve gönüllü lider” imajını güçlendirmek istediğine dikkat çekti. 2026 Mayıs’ında Güney Kıbrıs’ta yapılacak parlamento seçimlerinin ve 2028’teki başkanlık seçiminin bu stratejide belirleyici olduğunu ifade eden Baykallı, “Hristodulidis, Avrupa Birliği dönem başkanlığı sürecini ve AB kartını kullanarak hem iç siyasetini hem de Türkiye-AB hattındaki konumunu güçlendirmeye çalışıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Baykallı, Kıbrıs sorununun yalnızca iki toplumun barışması olarak görülmemesi gerektiğinin altını çizerek, olası bir çözümün Türk–Yunan ilişkilerindeki yumuşamadan Türkiye–AB ilişkilerine, bölgedeki enerji ve elektrik projelerine kadar geniş bir yelpazeyi etkileyeceğini söyledi. Görüşme süreçlerinin her çöktüğü dönemde barışa olan inancın yıprandığını, barış yanlısı sivil toplum ve siyasi aktörlerin de zarar gördüğünü dile getirdi.
Türkiye’nin iki devletli modelden resmi olarak vazgeçmiş olmadığını, buna karşın Erhürman’a belli adımlar atması için alan açıldığını ifade eden Baykallı, sürecin zaman baskısı altında yürüdüğünü vurguladı. “Bizim çok fazla vaktimiz yok.” diyen Baykallı, hem Kıbrıs Türk toplumunun demografik yapısındaki hızlı değişimlerin hem de uzun vadeli plan yapma kapasitesinin zayıflamasının bu baskıyı artırdığını söyledi.
Çözüm, bölgesel dengeler ve zaman baskısı
Bir ülkenin geleceğini kurabilmesi için nüfustan eğitime, ekonomiden sağlığa kadar tüm alanlarda uzun vadeli bir vizyona ihtiyaç duyduğunu belirten Baykallı, mevcut durumda böyle bir çerçevenin bulunmadığını dile getirdi: “2025 yılındayız; 2030’u, 2035’i, 2040’ı, 2050’yi tahayyül edebilecek bir öngörümüz yok. Nüfusumuzu bilmeden, eğitim, altyapı, güvenlik, ekonomi ve şehir planlaması için uzun vadeli kurgular yapmadan kendi geleceğimizi planlayamayız.” dedi.
Ekonomide yaşanan derinleşen krizlere dikkat çeken Baykallı, Türk lirası kullanımı, kayıt dışı ekonomi ve kara paranın yarattığı adaletsizliklere işaret etti. Yakıt ve elektrik başta olmak üzere zamların, plansız enerji politikalarının ve siyasi saiklerle alınan ekonomik kararların yurttaşları çaresizliğe ittiğini söyledi. Sağlık ve eğitim alanlarında güvenlik ağı bulunmadığını vurgulayan Baykallı, “İnsanlar çocuklarını okutmak için aile mülklerini satıyor, ciddi bir sağlık sorunu yaşandığında tüm aile varını yoğunu ortaya koyuyor. Bu tablo, planlama eksikliğinin doğrudan sonucudur.” ifadelerini kullandı.
Baykallı, nüfus planlaması yapılmadıkça, kanser ve kronik hastalıklar gibi sağlık verileri sağlıklı şekilde toplanmadıkça ilaç krizleri ve benzeri sorunların tekrarlandığını belirtti. İnternet ve enerji altyapısı gibi kritik alanların da stratejik, bilimsel ve katılımcı bir anlayışla değil, “dayatmacı ve kısa vadeli” yaklaşımlarla ele alındığını savundu. Gelişmiş ülkelerin 5, 10, 20, 40 yıllık planlar yaptığını hatırlatan Baykallı, “Biz ise her şeyi sanki sıfırdan bir bilgisayar oyununda ülke kurar gibi, günübirlik kararlarla yönetmeye çalışıyoruz.” dedi.
Kıbrıs sorununun çözümünü, tüm bu uzun vadeli planlamaların ön koşullarından biri olarak gördüklerini vurgulayan Baykallı, “Kıbrıs sorunu çözülsün de her şey bir anda düzelecek demiyoruz; ama, çözüm olmadan da bütünsel bir gelecek tahayyül etme lüksümüzün olmadığını söylüyoruz.” diye konuştu.
Uzun vadeli planlama, nüfus ve ekonomi çıkmazı
Seçim sürecine de değinen Baykallı, TDP’nin yaklaşımını net cümlelerle ortaya koydu: “Biz bu seçim için ‘erken seçim’ değil, ‘geç kalınmış seçim’ diyoruz. Bundan sonra tüm TDP temsilcileri televizyon programlarında bu ifadeyi kullanacak.” diyen Baykallı, dağınık ve “zorla yürütülen” mevcut hükümetin halkın ihtiyaç ve beklentilerini karşılamadığını belirtti.
İktidarın sürekli Ankara’ya giderek “son kalmış pili %1–2 artırma” çabasında olduğunu söyleyen Baykallı, hükümetin ekonomik ve siyasi kararlarının toplumun öncelikleriyle değil, dış baskılar ve kısa vadeli kaygılarla şekillendiğini savundu. “Eğer iktidar partileri kendilerine güveniyorlarsa, toplumun önünü açmakla başlamalılar.” diyen Baykallı, TDP’nin bu süreçte “anahtar parti” olmayı hedeflediğini, bunun da sosyal demokrat çizginin Kıbrıs Türk toplumunun sosyolojik yapısına en uygun yaklaşım olduğuna inanmalarından kaynaklandığını söyledi.
TDP’nin iktidarda ve muhalefette olduğu dönemlerde “temiz siyaset” iddiasını koruduğunu hatırlatan Baykallı, asıl hedeflerinin meclise ve hükümete, halkın çıkarını önceleyen, uzun vadeli, bilimsel ve demokratik planlamayı esas alan ilerici bir temsil taşımak olduğunu vurguladı. Seçmenlere de “ümitsizliğe kapılmama” çağrısı yapan Baykallı, mücadelenin sandıkta, sivil toplumda ve sokakta, her cephede sürdürülmesi gerektiğini söyledi.





