“Ateşler İçindeki Dünya İçin Şiirler” Bir Şiir Buluşması

Şiir ve tiyatroyu kendimi bildim bileli çok sevmişimdir. Sahneyle ilkokul üçüncü sınıftayken tanıştım ve yine küçük yaşta ilk şiirimi yazdım. Gençlik yıllarında radyolarda "Duygu Irmağı" isimli bir şiir programım vardı. Yerli yabancı tüm şairlerin şiirlerini dinleyicilerime ulaştırır, dinleyicilerimin yazdığı şiirlere de canlı telefon bağlantılarıyla programımda yer verirdim. Sözün özü şu ki; şiiri hem yazmayı, hem okumayı, hem de sesimle can verip seslendirmesi çok severim. Ülkemiz şairlerinin tümünün hayranıyım. Tiyatro sanatçılarımız ve şairlerimiz benim hayatımda özel bir yere sahiptirler bu yüzden. İlham verirler, değer katarlar yaşam yolculuğuma. Ruhumu yansıtan ve aydınlatan birer kahramandırlar benim için. Kısacası iyi ki varlar.  Bu vesile ile de ülkemizde bulunan tüm tiyatro sanatçılarının 27 Mart Dünya Tiyatro Gününü de kutlarım. 

Geçtiğimiz Cuma gecesi değerli şairlerimizin bir kısmıyla tanışma ve hali hazırda tanışık olduklarımla da yeniden buluşma imkanım oldu. “21 Mart Dünya Şiir Günü” kapsamında Gazimağusa Belediyesi Bandabulya ve Kıbrıs Sanatçı ve Yazarlar Birliği (Kuzey), Kıbrıs Edebiyatçılar Birliği (Güney) ve Poets of the Planet (Uluslararası Şairler Ağı) iş birliğiyle düzenlenen "Ateşler İçindeki Dünya İçin Şiirler” isimli etkinliğe katıldım. İzleyiciler arasında otururken; Türkçe, Rumca, İngilizce ve Arapça dillerinde okunan şiirleri dinlerken herkesin, orada bulunmaktan ne kadar keyif ve mutluluk duyduğuna tanıklık ettim. 

Mağusa’da eskiden kültür sanat festivalleri olurdu. Bu festivaller, sanata önem veren ve özlem duyan Mağusa halkı ve diğer şehirlerden gelen sanatseverler tarafından büyük bir ilgiyle karşılanırdı. Uzun bir dönem sanattan uzak kalan Mağusa Halkı, değişen Gazimağusa Belediyesi yönetimiyle yeniden sanatsal etkinliklere kavuştu diyebilirim. Yeni yönetimin sanata vermiş olduğu hassasiyet, yönetime geldikleri ilk andan itibaren hissedilir oldu. Özellikle Gazimağusa Belediyesi Kültür işleri ve Gazimağusa Belediyesi Bandabulya sayesinde neredeyse haftada 3 veya 4 düzenli olarak sanatsal etkinlikler düzenleniyor ve Mağusa halkı sanatçılarla bir araya getiriliyor. İçinden geçmekte olduğumuz bu zor zamanlarda ise bu etkinlikler, Mağusalıya ilaç gibi geliyor. İnanıyorum ve biliyorum ki; gelecek dönemlerde işbu sanatsal etkinlikler artarak devam edecektir. Halkımızın etkinliklere katılımının da artarak devam edip, bu fırsattan etkin bir şekilde faydalanması gerektiğini düşünerek, bu yazı vasıtasıyla onlara bir çağrıda bulunup,  etkinliklere olan ilgi ve katılımın gelecek günlerde daha da artmasını gönülden arzuladığımı belirtir, Gazimağusa Belediyesi Kültür İşleri ve Gazimağusa Belediyesi Bandabulya ekibini yürekten kutlar, çalışmalarının devamını dilerim.

Gelelim; Ateşler İçindeki Dünya için okunan şiirler gecesine. Bir tutam umut serpildi yüreklerimize. Kıbrıslı Türk şairlerimizden tutun, Rum şairlerimize, Filistinli şairlerimizden tutun da Yunanlı ve Amarikalı şairlerimize kadar, bir kısmı oradaydı. Gece; Poets of the Planet (Uluslararası Şairler Ağı)’in hazırlamış olduğu Dünya Şiir Günü Bildirisi’nin şairlerimiz Aliye Ummanel, Emel Kaya, Tuğçe Tekhanlı ve Fatih Yalıner tarafından okunmasıyla başladı. Gecenin sunumunu ise Sevgili Neşe Yaşın ile Hüseyin Bahça yaptı. Şiirin dilinin, mesajlarının ne kadar evrensel olduğunu, sınırları aşarak yüreklerimize dokunduğunu, edebiyat alanında sanatçılarımızın birbirleriyle barışçıl bir şekilde takdire şayan bir dayanışma içinde olduklarını gördüm. İşte bu, bana sanatın gücünü bir kez daha kanıtladı. Sanatın barışa açılan bir kapı olduğunu, duyguların mısralardan süzülerek yüreklerimize ne kadar naif bir şekilde sirayet ettiğini bir kez daha gösterdi. Sevgili Neşe Yaşın tarafından çevirisi yapılan bildirinin bir kısmında;

“ Dünya ateşler içinde. Şiir güçlü bir yağmur olup söndürmemize yarayabilir bu ateşi.

Savaş yapıcılar şiirden nefret ediyorlarsa şiir verelim hadi onlara. Belki kerterizlerini kaybedip yenerler kendi kendilerini şiire dalarak.

Şiir dünyanın ateşiyle çay demleyerek kaybın acısını hafifletebilir. Sıcak su yaparak yaralarımızı hafifletebilir ve ileriye, daha güzel bir geleceğe doğru hareketi sağlayabilir.

Şiir olmasaydı hüznün bir dili olmazdı. Yıldızlarla söyleşecek bir dilimiz olmazdı.

Şiir olmasaydı hayat var olduğu sürece tohumları doldururdu havayı, bir Toprak bulup oraya çöker ve umudun yeşil gövdesini yükseltirdi.

Şiir olmasaydı da unutmazdık onun var olduğunu. Duyumlarımız düşüncelerle bağını yitirirdi. Ekran satıcıları, yapay zekâ, ucuz dizi filmler var savaş yapıcılar çok isterler bu unutuşu.

Şiir, statükonun ve siyasi fikirlerin sorgulanmasına yardımcı olur, yeni düşünme biçimlerine ilham verebilir, insanların daha sağlıklı sosyal olasılıklar hayal etmelerine yardımcı olup ilerici fikirler ve gruplar hakkında halkın farkındalığını artırabilir.

Özgürlük olmadan şiir olmaz, demokrasi de olmaz çünkü şiir çoğuldan, karşı çıkıştan doğar; İçimizde doğan ve ses-dil-anlam haline gelen bu yarı gölge olmasa çoğul ölür, insan ölür. Şiirsiz bir toplum ölü bir toplumdur.” diyordu.

Şiirin, sanatın; barışa yaptığı çağrıya kulak vermek gerekiyor. Nasıl da insancıl, barışçıl ve duyarlı. Bir güvercinin üzerine bırakılmış notlar gibi nasıl da süzülerek ulaşıyor gökyüzüne. Ve sonrasında bizlere. Duymak, anlamak isteyenlere… Bu topraklarda varlığını sürdüren bütün şairlerimiz gibi sorgulatarak, ilham vererek, farkındalığı arttırarak; barışa, sanatsal değerlere, yeni düşünme biçimlerine ve özgürlüğe ulaşmamız için nasıl da rehberlik ediyor. Büyüleyici bir anlatımla cesurca ve pervasızca. Poets of the Planet (Uluslararası Şairler Ağı) bildirisi ve gece boyunca şairlerin kendi sesinden, kendi yorumlarıyla okudukları şiirler, işte bu yüzden etkiledi beni.

Geceye katkı koyan şairler; Aliye Ummanel, Fatma Akilhoca, Bedia Balses, Salamis Ayşegül Şentuğ, Burçak Midilli, Emel Kaya, Maria Siakalli, Fatih Yalıner, Neşe Yaşın, Mihalis Hristofidis, Tamer Öncül, Tuğçe Tekhanlı, Marwan Makhoul, Marios Georgiou, Sofia Barka, Lisa Suhair Majaj, Nora Nadjarian, Demetra Demetriou, Jenan Selçuk, Ruhsan İskifoğlu, Nafia Akdeniz ve Hüseyin Bahça oldu.   

Lisedeyken çok sevdiğim bir Edebiyat Öğretmenim sanatçı tanımını yaparken “Sanatçı; insanların duygu ve düşüncelerini yorumlar, sanatın çeşitli enstrümanlarını kullanarak ifade eder, ürettikleri eserle birlikte bizim düşünüp de, hissedip de dillendiremediklerimizi sanatsal dokunuşlarla bizlere aktarır” demişti. Belki tam bir tanımlama değil ama bu kadarı bile beni çok etkilemiş, sanatçılara olan saygımı büyütmüş ve güvenimi artmıştı. O günden sonra sanata olan sevgim, sanatçılardan ilham alarak her geçen gün kat be kat atarak devam etti. Bu nedenledir ki; sanatsal etkinlikler beni müthiş heyecanlandırır, yuvamda hissettirir ve huzur verir. O gece de yuvamda gibi hissettim ve ertesi güne içimde büyüyen umut tomurcuklarıyla uyandım. Keşke dünyayı sanatçılar yönetse diye düşünmekten de kendimi alı koyamadım.

Yeniden selam olsun umut yeşertenlere ve siz değerli okurlara!