Tutuklanacaksın

Tutuklanacaksın bir gün,

ellerine kelepçe vurulacak,

şanslıysan arkadan ters ya da çaprazlama değil de medeni şekilde, çat diye kilitlenecek bileklerin.

Neden diye sorma sakın.

Hatta nerede bile sormana gerek yok,

kimin için ya da neler için olmasını bilmene lüzum yok.

Sadece tutuklanacaksın.

Sağ koluna bir polis, sol koluna bir diğeri,

yol alacaksın, mahkemeye doğru.

içinde korkunç bir isyan,

içinde iğrenç bir böğürtü,

İçinde çığırtkan bir çocuk ezikliği,

Yürütecekler seni.

Dur, kızma sakın, sadece sen değil.

hepimizi tutuklayacaklar.

Suçsuz olduğunu söylediğin vakit kodes,

yazdığın vakit kodes,

konuştuğun vakit kodes olacaksın.

Kendin, kendiliğinden, öylesine.

Yasaların tumturaklı ifadeleri arasında büküleceksin.

Savcı ayağa kalkıp gür sesiyle yüzüne savuracak ithamı,

Sen, ben neredeyim böyle diye bakakalacaksın,

Arka sıralarda gezinecek yumulmuş gözlerin,

İçine itildiğin o an’ın ızdırabını çekeceksin.

Ne devrim şarkısı gelecek aklına, ne bir türkü, küfürler bile kaçacak dilinden, hatta nefes almayı unutup da kendinden geçeceksin.

Seni de tutuklayacaklar,

yargılayacaklar, mahkum edecekler bir gün.

Hâlen yakalamadıysa seni birkaç düzen iptilası,

sen de düşüp o kodese göreceksin.

Dün ona yapılan, yarın sana yapıldığında,

sömürge binası tanıklığı dışında, salonda tanıdık başka suretler görmeyeceksin.

Yalnız yürüyeceksin.

Medet umdukların ceplerini tıkır mıkır doldururken, her milli günde post atanların arasında sen memleket diye iç çekeceksin.

Sen değil misin oyun oynarken bir tarlada patlayan mayının tabiyetine tabi olan sen, evet sen, o güzel ama ölü çocuk için dünyayı ters çevirmesi gerekip,

de susan.

Ya da zorla askerlik, zorla içtima, zorla selam dur askerrr ! diye bağırtıların arasında hayatını militarist köşelerde yontan? Çizik mi atıyorsun hâlen çocuğun için bir köşeye, ne gün gelecek veya dönecek yurduna?

Hangi yurda ? Nerede yurt ? Hangi cehennemin deliğine kaçtı da yurdu, yurdumuzu…

Hırsız bir düzenin içinde, mülklerine tecavüz edilen komşularını kovan sen değil miydin?

Hayır, gayet makul bir niyet arayışı benimkisi.

Her şey mübah, her şey aslına mültelzim, her şey sen, ben, o ve berikisi…

Hayır söylesene! Sen değil misin, avukatı, gazetecisi, aktivisti, doktoru, eczacısı, rengi koyu olanı, yabancı olanı, sınırda aç yakalananı, bir kilo et çalanı, on dört yaşında mahkeme koridorunda fotoğrafı çekileni, duvara dizilerek kamuya yargısız infaz edileni, karakolda işkence, cezaevinde tecavüz ve şu güzel düzen… Evet burada, bu güzel adada, çıkarıp koyarsan gözünü, kulağını ve hatta burnunu karşına, anlayacaksın, sadece linç edileni görmezden gelmedin, geleceği liğme liğme edilen bu yarım yurdu da görmeyen sen değil miydin?

Bu kördüğümü çözme iradesini göstermezsen eğer…

Tutuklanacaksın bir gün,

ben, sen, o ve beriki.

Bugün Roma’da, yarın Ankara’da, öbür gün Lefkoşa’da, barikatta, ofisinde, evinde, okulunda, eyleminde…

Ve en acısı da ne biliyor musun?

Yalnızken ve uyurken tutuklanacaksın.