Son yarım yüzyıla en az “Kıbrıs Sorunu” kadar damgasını vurmuş Maraş…

1974 savaşından sonra Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün yanı sıra hep Maraş da konuşulmuş. Hakkında hiç birine de uyulmasa da hakkında BM Güvenlik Konseyi kararları çıkartılmış bir kent…


Maraş’ta 1974 öncesi mülk sahipleri AİHM’de davalar açıp kazanmış fakat o davaların kararlarına da uyulmamış.


Özetle Maraş’ı 1974 sonrası kapalı tutan irade, uluslararası hukuka uymamış, çıkan kararları görmezden gelmiştir. Bu irade vurgulamakta yarar var alt yönetim olarak geçen KKTC değil, BM GK ve AİHM kararlarının muhatabı olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.


Kentin yasal ve son sahiplerine geri iade edilmesini ve Mağusa kentinde hayatın normalleştirilmesi için 2010’da çıkış yapan Mağusa İnsiyatifi kentteki statükoyu bozmaya çalışıp ülkenin gündemine Maraş’ı bir başka boyutta sokarken son yasal sahipleriyle ortak eylemler düzenlemiştir. Güneyden Maraş ve Mağusa’ya direkt ulaşımı sağlayan Derinya Yolu’nun açılmasını Mağusalı Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar ile beraber sağlamışlardır.


Bu arada Vakıflar İdaresi ortaya koyduğu tezlerle Maraş’ın Osmanlı Dönemindeki var olan bazı vakıfların malı olduğunu ileri sürmüştür. Maraş’ın Vakıflar İdaresi’ne ait olduğunu iddia etmiştir. Bu iddia uluslararası hukukta değer bulmamıştır.


Maraş ile 2020 seçimlerinde iç politikaya müdahale ediliyor!


Maraş’da mevcut statüko yukarıda saydığımız unsurlara rağmen 2020 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar devam etmiştir. Seçimler öncesi Kıbrıs’ta politika değişikliğine giden Türkiye “Kıbrıs’ta Federal Çözüm” politikasını terk edip “İki Devletli Çözüm” modeline onay verecek bir Cumhurbaşkanına ihtiyacı vardı. Bu müdahale Maraş üzerinden gerçekleşecek ve ihtiyaç olan oylar “Maraş Açıldı” söylemleri ile bu işin takipçisi Ersin Tatar’a yönlendirilecekti. Nitekim de %5 civarında bir oyun yer değiştirmesi “Maraş Las Vegas” olacak edalarıyla Tatar Cumhurbaşkanı seçtirilmiştir.

 
Peki Maraş Las Vegas olabildi mi?


Geçtiğimiz 4 yıl boyunca Maraş’ın ancak bazı kamusal alanları, bazı ana yolları ve bazı sahilleri “Karanlık Turizme” hizmet verecek şekilde “Askeri Bölge” kapsamında dolaşıma açıldı. Yarattığımız ucubeyi ve harabeyi insanlara sergilemek için büyük bir gururla turizme hizmet (!) adı altında her gün Maraş’ta sergilemeye devam ederken niye bir adım daha atılamadı?


Defalarca Maraş’ın yerleşime açılacağı, başlangıçta 3-4 km karelik bir alanın bu iş için hazırlandığı söylendi durdu. Türkiye ve kuzeyin mevcut iktidarları piknikler yapıp gövde gösterileri düzenlese de niye Maraş hala daha insansız bir ölü kent durumunda?


Yerleşime açmak için 1974 önce mal sahiplerine defalarca mesaj gönderilse de hala daha Taşınmaz Mal Komisyonu buranın son sahiplerinin başvurularını niye işleme koyamıyor?


Türkiye’nin TOKİ’si gelip kamusal alanlarda da olsa niye inşaatlara başlayamıyor?


Bu soruların cevabı elbette Ankara’dadır. Bu sorulara elbette bizim verebileceğim cevaplar vardır ama BM Güvenlik Konseyi ve AİHM karalarının esas muhatabı olan adres orasıdır.


Ne hazin ki bir Alt Yönetim olan KKTC’de mevcut hükümet ne Maraş kararlarının muhatabı olabilmiştir ne de onların bu sorulara verebilecek cevapları vardır.