Rönesansın Başkenti Floransa’da Tatil

Floransa’ya gitmenin hayalini yıllardır kurduğumdan Floransa hakkında birçok bilgiyi de gitmeden edinmiştim . Floransa şehri, kuzey İtalya’da bulunan üzüm bağlarıyla ünlü Toskana bölgesinin başkentidir. Arno Nehri’nin etrafında kurulmuş olan şehir, yaklaşık 400 bin nüfusuyla İtalya'nın en önemli tarihi şehirlerinden bir tanesidir. 

FLORANSANIN TARİHİ

Floransa’nın tarihi MÖ 59 yılına kadar dayanmaktadır. Floransa’nın kuruluşu Jul Sezar’ın emekli askerlere verimli Arno nehrinin çevresini, yani bugünkü Floransa’ya, bir yerleşke kurmaları için emir vermesi ile gerçekleşmiş. Florentia ismi verilen bu şehir, yüzyıllar boyunca çalkantılı bir siyasi tarihe sahip olsa da bu olaylar kentin siyasi ve ekonomik olarak gelişmesine katkıda bulunmuş. 12. yüzyılda bağımsızlığını ilan eden şehir, 15. yüzyılda ünlü Medici ailesinin siyasi gücü eline alması ile birlikte altın çağını yaşamış. Zira Mediciler bankacılık ve finans alanında hem Avrupa’da hem de İtalya’da en önemli bir konumdaymışlar.

Medici ailesinin yönetiminde Orta Çağ boyunca ticarette büyük gelişme kaydeden şehir, bu refah ortamı sayesinde sanat ve düşünce alanında da dünyanın geri kalanından ayrılmaya başlamış. Floransa 15. yüzyılda Leonardo da Vinci, Michelangelo, Dante Alighieri, Machiavelli, Donatello, Brunelleschi gibi dünyada eşi benzeri olmayan sanatçı, bilim insanı ve düşünürlerin yaşadığı bir kent olmuştur.

 Bu şehri gezerken, ne kadar şanslı bir kent oldukları dönüp durdu kafamda. Bilime ve sanata önem veren yöneticileri olmasaydı ve bu yukarda saydığım sanatçılara şans verilmeseydi sizce dünyaca ünlü sanatçılar olurlar mıydı? 

Bir de bizi düşündüm. Kaç sanatçı, kaç bilim insanı, kaç sporcu dünyaca tanınmadan göçüp gittiler bu dünyadan kim bilir? Medici ailesi başta olmak üzere kentin ileri gelenlerinin desteklediği sanatçılar ve bilim insanları hem Floransa’nın hem de Avrupa’nın ardından da dünyanın kaderine etki etmiş. Ben de bu aileyi ve tüm ilericileri minnetle andım büyülendiğim bu şehri gezerken.

Rönesans’ının doğum yeri ve başkenti olarak nitelendirilen Floransa tam bir açık hava müzesini andırmaktadır. Bu nedenle UNESCO 1982 yılında Floransa şehrinin tarihi merkezini Dünya Mirası Listesi’ne ekledi. Pitti Sarayı, Vecchio Sarayı, Duomo Katedral Müzesi, Bargello Heykel Müzesi, Accademia Delle Arti Del Disegno, Boboli Bahçeleri, Floransa şehrinin en önemli noktalarındandır. Hepsini biraz sonra gezeceğiz hep birlikte. 

Roma’dan Floransa’da kalacağımız küçük kasabaya gitmek için birkaç saatlik tren yolculuğu yapmıştık. Ben bayılıyorum tren yolculuklarına. Kulaklarımızı takıp sevdiğimiz müzikleri açıyoruz yolculuk sırasında. Helin genellikle uyuyor. Bense camdan dışarıyı seyrederek manzaranın keyfini çıkartıp, hayallere dalıyorum. Gideceğimiz kasabanın adı Montelupo Fiorentino. Ben özellikle küçük bir kasabada kalmayı istemiştim. İtalya’nın köy hayatını da görebilmek için. İyi ki de böyle bir seçim yapmışız.

Montelupo Fiorentino’ya vardığımızda evlerinde kaldığımız evin sahibi Barbara bizi tren istasyonunda karşılıyor. Ne sıcak ne samimi bir karşılama. Helin de ben de bayılıyoruz Barbara’ya.

FLORANSA’DA İLK GÜNÜMÜZ

MONTELUPO FİORENTİNO

Kalacağımız ev şahane bir bahçe içinde, kedileri hatta kirpileri bile vardı. Köy;  tertemiz, içinden dere akan, tren istasyonu hatta cam fabrikası bile olan bir köy.  Floransa’nın şehir merkezine 30 dk’da mesafede. Kalacağımız bungalow tarzı odanın yan tarafında Barbara ve eşi kalıyor. Barbara yıllarca dünyanın çeşitli ülkelerinde sinemalarda teknik elemanı olarak çalışmış. Emekliliğini de memleketinde geçiren bir kadın. Çok tatlıydı, odayı bizim için çok güzel hazırlamış. Güzel bir karşılamadan sonra bizi odamızda yalnız bırakıyor. Ben Floransa’ya gitmek için resmen can atıyorum. Helin’e kalsa o gün köyde geçirir hatta yatıp dinlenirdi. Neyse ki benim heyecanımı anlıyor. Trene atlayıp Floransa’nın şehir merkezine gidiyoruz. 

Tren’in son durağı Floransa’nın tam merkezinde. Trenden inip koşarcasına sokaklara dalıyorum. Floransa’dayız inanamıyorum. Rüyalarımda gördüğüm, daha gelmeden aşık olduğum bir şehir Floransa. Nereden başlayacağımızı, hangi sokağa gireceğimizi Helin belirliyor neyse ki, yoksa ben her sokağa koşarak dalmak istiyorum. 

PİAZZA SANTA MARİA NOVELLA 

Trenden iner inmez ihtişamlı mimarisi ile  Santa Maria Novella meydanına adını veren Santa Maria Novella Bazilikası karşılıyor bizi. Ne görkemli bir kilise diye düşünüyorum ilk anda. Sokaklar insan kaynıyor. Kilisenin etrafında el arabalarında hediyelik eşyalar satan satıcılar. Her yerde deri çantalar, deriden yapılmış el işleri, sokaklarda müzisyenler. Daha ilk dakikadan büyüleniyorum. Vespaları ile dolaşan İtalyan kadınlar, erkekler. Pizza kokuları, telefonda bağıra çağıra konuşan insanlar. 

Santa Maria Kilisenin içini gezemiyoruz çünkü sabah saatlerinde açılıp akşam üzeri kapatılıyormuş. Meydanda ve sokaklarda gezmeye başlıyoruz Helin’le. Sokaklar bizi inanılmaz tarihi meydanlara,  tarihi kiliselere, müzelere çıkartıyor. Her yer yürüme mesafesinde. Baştan sona yürüyerek bile dolaşabileceğiniz Floransa’yı gerçek anlamda gezmekse o kadar kolay değil. Kentte görebileceğiniz birçok etkileyici yer var. Bu yüzden ikinci kez gelmeyi hak eden bir şehir. 

SANTA MARİA NOVELLA BAZİLİKASI 

İlk gün karşımıza çıkan Santa Maria Novella kilisesinin içini görememiştik. Ertesi gün sabah bilet alarak içini geziyoruz bu müthiş kilisenin. İçine girmek için bir süre sırada bekledik ama gerçekten iyi ki içini gezdik dediğimiz kiliselerdendi. Santa Maria Novella Tarihsel olarak Floransa'da ilk büyük basilikadır ve şehrin önemli Dominikan mezhebinin kilisesidir. 

Aldığınız biletle; Kiliseyi, kilisenin yanındaki sanat hazineleri bölümünü ve cenazeye ait eserlerin korunduğu bölümü gezebiliyorsunuz.  Gotik ve erken Rönesans  dönemi sanat ustalarının yağlı boya tabloları ile meşhur bir Bazilikadır. Zengin Floransa'lı ailelerin sayesinde finansmanı sağlanmış olup bu sayede kutsanmış toprak üzerinde kendilerine cenazeye ait şapel temin etmişler. 

Santa Maria Novellayı birkaç saatte geziyoruz Helin ile. Özellikle kilisenin içi camlardaki işçilik, Tahtalardaki oymalar  gerçekten görülmeğe değer. 

ATLIKARINCALI PİAZZA DELLA REPUBBLİCA

Floransa’nın en ünlü meydanlardan biri olan Piazza della Repubblica, ortasındaki büyük atlı karıncasıyla meşhur. Burası Roma İmparatorluğu döneminde bile ticari ve siyasi anlamda önemli bir merkez olmuş.  Şimdiyse meydanda daha çok kafe ve restoranlar bulunuyor. Meydanda Donatello’ya ait olan ve Bolluk Sütunu olarak bilinen Column of Abundance heykelinin bir replikası da sergileniyor.

Floransa’nın meşhur paninicileri de bu meydanda. 1800’lü yıllardan beri açık olan dükkanlar. Tatlıcılar, dondurmacılar. 

PİAZZA DEL MERCATO NUOVO VE DOMUZ YAVRUSU ÇEŞMESİ

Piazza del Mercato’nun yanında bulunan Domuz Yavrusu Çeşmesi’nde çeşmede dilek dilemek bir gelenek. Bozuk paranızı domuzun ağzından dilek dileyerek bırakıyorsunuz. Eğer paranız mazgaldan geçer de gidersee, bingo! Geçmezse de boşverin . Eğer para geçerse yine Floransa’yı ziyaret edecekseniz diye de yorumlanıyor. Ben de dilek dilemek için para ararken Helin’in azarını işitiyorum. “Her yere para atma” diye. Tur rehberimi dinleyip yola koyuluyorum. 

Piazza del Mercato ise Floransa’nın yerel ürünlerinden olan deriden oluşan çanta, çüzdan, kemer gibi ürünlerin zanaatkarlarca satıldığı bir açık pazar alanı. Deri kıyafetler, ceketler, deri çantalar, çantacılar sokak satıcıları ile dolu. Sokak sanatçıları kadar sokak satıcıları da çok fazla Floransa’da. Floransa’nın derisi meşhurmuş. Biz de deri çantalar alıyoruz Helin’e ve bana. 

 İLAHİ KOMEDYA’NIN YAZARI DANTE’NİN EVİ

Floransalı olan İtalyan şair Dante Alighieri’nin doğduğu ve söylenene göre İlahi Komedya’yı yazdığı ev burası. Orijinali 1900’lerde yıkılmış olsa da aslına uygun olarak tekrar yapılmış. Vaktiniz bolsa ve gerçek bir edebiyat aşağıysanız, üç katlı bu müze evde şairin bazı orijinal eserlerini görebilir, yaşamına dair izler bulabilirsiniz. Müze her gün 18.00’e dek açık. Bizim programımızda burası yoktu. Vakit kalırsa gezeriz dedik ama vaktimiz yetmedi. Önünde fotoğraf çekmekle yetindim ben. Umarım bir dahaki sefere içini de gezerim. 

SANTA MARİA DEL FİORE KATEDRALİ (DUEMO/FLORANSA KATEDRALİ)

Şehrin göbeğindeki Duomo Meydanı’nda yer alan Floransa Katedrali’nde geç gotik stile ait detaylar öne çıksa da başka etkileyici mimari tarzlardan da izler var. Dış cephedeki renkli mermer kaplamalar katedrale güzel bir hareketlilik kazandırırken, İç kısmı sade ve etkileyici olduğunu söyleyebilirim. Biz çıkmadık ama Katedralin çan kulesine ve kubbesine de çıkabilirsiniz.

Gördüğüm en görkemli katedrallerden biriydi Floransa katedrali. Duemo olarak da bilinen Floransa Katedralin inşasına 1296 senesinde başlanmış ancak yapı 1412’de tamamlanabilmiş. Tamamlanmasından 600 yıl sonra bile hala, dünyanın tuğla ve taştan yapılmış en büyük kubbesidir. 

AZİZ GİOVANNİ VAFTİZHANE 

Duemo medanında  Florasa Katedralinin karşısında bulunan Vaftizhanenin mimarisi de görülmeğe değer. Katedralin önünde sekizgen bir yapı dikkatinizi çekecek. Burası katedral kompleksinin bir bölümü olan Aziz Giovanni Vatizhanesi. Floransa’nın en eski yapılarından biri olarak biliniyor çünkü tarihi 1059’a dek uzanıyor. İçinde 1200’lerden kalma mozaikler bulunuyor ama asıl önemli yeri dış kapıları! Bu gösterişli kapılarda Lorenzo Ghiberti’nin tasarladığı İncil’den sahneler yer alıyor. Benim ilk dikkatimi çeken de kapıları oluyor.  Michelangelo zamanında buraya “Cennetin Kapıları” ismini vermiş hala da böyle anılıyor. Kapıların orjinali şu anda  Museo dell’Opera del Duomo’da sergileniyor

GİOTTO’NUN ÇAN KULESİ

Duemo meydanında Floransa Katedralinin karşısında Vaftizhane’nin hemen yanında mimarının ismi ile anılan Giotto’nun Çan Kulesi yer alıyor. Giotto kuleyi 1334’te tasarlamış ancak kendisi 1359’da öldüğünde kule halen daha tamamlanamamış. Kule’nin tepesine 414 basamağı aşarak çıkabiliyorsunuz ve elbette tepede çok güzel bir manzara sizi bekliyor. Eğer kubbeye çıkmayacaksanız bile buraya kesinlikle çıkın. 

Katedral kompleksi Vaftizhane ve Giotto'nun Campanile'sini (Çan kulesi) içermektedir. Bu üç bina, Floransa'nın tarihi merkezini kapsayan UNESCO Dünya Mirası Listesi'nin bir parçasıdır.

İlk günümüzü Katedralin bulunduğu meydanda tarihi binaları gezerek geçiriyoruz. Arada kahve molaları vererek. Akşam yemeği öncesi Duemo meydanında şahane bir orkestranın müzik dinletisine denk geliyoruz. Ardından şarap eşliğinde akşam yemeği ve dinlenmek için Montelupa’ya gidiyoruz. 

(Floransa’nın devamı haftaya Pazar. İyi okumalar…)