Frankfurt’ta Yeni Yılı Karşılamak

Helin ile yeni yıl akşamını nerede geçirelim diye düşünürken daha önce gitmediğim için  Frankfurt olsun demiştim. Helin de Frankfurt için otel ayarlamış hatta yeni yıl günü yapabileceklerimizi planlamıştı. Benim için tek önemli olan şey kızımla birlikte olmaktır. Gerisi mutlaka güzel geçer.  Oteli de Helin seçti, konumu şahaneydi. Hotel Scala Frankfurt. Tren istasyonunun yanı, şehir merkezinin de tam ortasındaydı. Ayrıca Avrupa’da gördüğüm en şahane kahvaltısı olan oteldi. 

Üç gün kaldık Frankfurt’ta. Gezdiğim diğer Almanya şehirlerinden çok farklı gelmişti bana. Almanya’nın hemen hemen her kenti tarihi binaları ile ünlüdür. Tarih kokan sokaklarıyla. Almanya’nın şehirlerinde çok da modern tarzda binalar hatta gökdelenler görmek mümkün değildir genellikle. Frankfurt iki ayrı şehir gibi. Bir taraf eski tarihi binaları ile Eski Şehir, diğer taraf ise Amerika’nın bir şehri gibi gökdelenleri ve büyük geniş sokakları ile Yeni Şehir. Gökdelenlerin olduğu tarafı gezerken kendinizi New York’ta gezer gibi hissederken, eski kenti gezerken de orta çağa dönmüş ve o yüzyıldaymışsınız gibi hissediyorsunuz kendinizi. 

“RESPEKT STOPPT SEXİSMUS” VE “MEİN NEİN MEİNT NEİN “

Frankfurt’un Main nehrinde şehri iki yakaya ayıran iki köprüsü var. Bir tanesi yüzyıllar önce inşa edilen sadece yayaların kullandığı taş köprü diğeri araçların da kullandığı modern köprü. Köprüdeyken manzara şahane sol tarafınızda gökdelenleri sağ tarafınızda ise katedrallerle tarihi binalardan oluşan şehri görebilirsiniz. Old city’den şehrin karşı yakasına (kuzeye) taş köprü ile geçip sıra sıra dizilen onlarca tarihi binalardaki müzeleri karşınızda bulabilirsiniz.Ben taş köprüye bayıldım. Biz oradayken köprüde “respekt stoppt sexismus” (Saygı Cinsiyetçiliği Durdurur) pankartı ve “mein nein meint nein” (Hayır Hayır Demektir) pankartları asılıydı. Her gün binlerce insanın geçtiği yere asılan bu iki pankartta çok anlamlıydı. 

Taş köprünün üzerinde aşkı simgeleyen binlerce kilit asılıydı. Bunu Avrupa’daki birçok köprüde de görmüştüm. Berlin’de, Prag’ta da. Yeni şehirden karşıya geçmek için modern ve arabalı köprüyü kullanabilirsiniz. İki köprüden kuzey yakaya geçtiğinizde sizi şehrin müzeleri karşılayacaktır. Hem modern kenti hem de old city’yi adım adım gezdik Helin’le. Taş köprüden karşıya geçip modern köprüden yeni şehre dönerek şehir turu yaptık. Giderken gündüz dönerken de akşam olmuştu. 

Tarihi dokusunu bu kadar iyi koruyan ülkeleri gezerken etkileniyor tabi insan. Yine binlerce yıllık tarihe sahip adamız geliyor aklıma. Ortasından böldükleri güzel adamızı kontrolsüzce beton yığınına çevirdiler. Her anlamda karanlık bir ülkeye dönüyoruz her geçen gün. 21. Yy da ortaçağı yaşatıyorlar bize çirkinlikleriyle. Binlerce yıllık surlarımızın patır patır dökülüşünü düşünmeden edemiyorum. Onca tarihi eserin yok oluşunu, tarihi binaların, evlerin restore edilemeden yıkılmalarını. Gezdiğim ülkelerin müzelerinde rastlıyorum Kıbrıs’ın tarihi eserlerine. Üzülmemek elde değil. 

FRANKFURT’UN AKŞAMLARI 

Gündüz şahane görünen kent, akşamları bambaşka bir şehre dönüşüyor. Tarihi binalara yansıyan ışıklar ve gökdelenlerde yanan ışıkları aynı anda görmek inanılmaz bir deneyimdi benim için. Eski ve yeniyi yan yana getiren bir şehir. Gezdiğim her şehirde “old city”leri daha çok sevsem de Frankfurt’un her iki yakasına da bayıldım. Geceleri ise bambaşka güzeldi Frankfurt.

Avrupa’nın, özellikle de Almanya’da gezdiğim kentin müzelerini gezmeyi çok severim. Müzelerini gezmeden bir kenti tanımak pek de mümkün değildir bana göre. Sanata verdikleri değer de tarihlerine verdikleri önem de ülkelerin müzelerinden belli olur çünkü. Mesela bizde hiç sanat ya da tarih müzesi yok. Olmaması da çok normal çünkü bir sanatı önemseyen ya da tarihimize değer veren bir ülke değiliz. Sanat; herhangi bir sergi öncesi konuşma ve kendini gösterme yeri olarak görüldü siyaset insanları tarafından. Bunun ötesine de gidemedik malesef.  

Gördüğüm kentler arasında en çok müzeye sahip kent Frankfurt’tu şu ana kadar. Hangisine gireceğimizi şaşırdık Helin ile. Frankfurt 30’dan fazla müzesi ile “Müzeler Şehri” ünvanını kazanmış bir şehirdir. Bizim kısıtlı zamanımız olduğundan sadece 3 müze seçtik gezmek için. Almanya'nın en ünlü sanat müzelerinden biri olan Städel müzesi, Goethe-house ve Goethe Müzesini. 

FRANKFURT HAKKINDA 

Main nehri ile ortadan ikiye ayrılan Frankfurt şehrinin tarihi Orta Çağ’a kadar dayanır. Zamanında Orta Çağ’ın en önemli kent merkezlerin biri olan Frankfurt; Almanya için çok önemli bir şehirdir. Tarihi geçmişinin yanı sıra günümüzün en büyük ekonomi ve finans merkezlerinden bir tanesi olan şehirde birçok önemli ve global bankanın merkezleri yer alır.

Almanya’nın 5. büyük, Hessen Eyaletinin en büyük şehri olan Frankfurt için gözünüzde nehrin etrafında gökdelenli bir manzara canlandırabilirsiniz. Main nehri kıyısında kurulmuş olan, 730.000'den fazla nüfusuyla Hessen eyaletinin en büyük, BerlinHamburgMünih ve Köln'den sonra Almanya'nın beşinci büyük şehridir. Ekonomi merkezlerinden biri olmasının getirdiği avantajla şehir, dünyadaki en büyük havalimanlarından birine sahiptir. Frankfurt’un yerleşimi dağınıktır ancak ulaşımın ve özellikle raylı sistemin çok gelişmiş olması sayesinde şehir içi ulaşım oldukça kolay ve konforludur. Frankfurt; Lüksemburg, Köln, Dortmund, Stuttgart, Nümberg gibi büyük şehirlere komşudur. 

Frankfurt şehrinin yarısından fazlası göçmendir ve farklı kökenlere sahip insanlardan oluşur.

FRANKFURT’UN TARİHİ VE EKONOMİSİ 

Orta Çağ'dan beri Frankfurt, Almanya'nın en önemli kent merkezlerinden biri olmuştur. 794 yılında ilk kez belgelerde değinilen Yüksek Orta Çağ'dan itibaren bağımsız bir imparator şehridir ve 1806'ya kadar seçim ve 1562'den beri Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu'nun taçlandırma şehridir. 1816'dan 1866'ya kadar Alman Birliği'ne ve 1848-1849 yılları arasında ilk bağımsız seçilmiş Alman Parlamentosu'na ev sahipliği yapmıştır. Günümüzde Frankfurt sadece Almanya değil, Avrupa çapında da önemli bir finans, fuar ve hizmet merkezidir ve Alpha World Cities olarak adlandırılan tek Alman büyükşehridir. Şehir, Avrupa Merkez Bankası'na, Almanya Merkez Bankası'na, Frankfurt Borsası'na ve Frankfurt Fuarı'na ev sahipliği yapmaktadır.

Liverpool Üniversitesi'nin araştırmasına göre kişi başına Satın alma gücü paritesine göre Avrupa'nın en zengin kenti olarak sayılmaktadır. 2008 yılı Mercer yaşam standartları yönünden Dünya'nın en yaşanabilir kentleri sıralamasında 7. sıradadır. Almanya'nın en yoğun iş bölgesidir.

FRANKFURT SENFONİ ORKESTRASININ YENİ YIL KONSERİ

Yeni yıl akşamı için çok önceden almıştık Frankfurt Senfoni Orkestrasının yeni yıl konseri biletlerini. Konser şahaneydi. Opera sanatçıları ve Senfoni orkestrası şahane bir yeni yıl konseri performansı hazırlamışlar. Çok eğlenceliydi. 

Helin de ben de çok seviyoruz klasik müziğini. Helin’in Piyano çaldığı yıllar boyunca da olabildiğince gitmeye çalıştık Kıbrıs’taki konserlere. Çok keyifli bir akşamdı. Ama konserde Helin ve benden başka bizim yaşlarda kimse yoktu. Yaş ortalaması 70’ti. Yaşlı çiftler çoğunluktaydı. Konser arasında birer kadeh şarap içtik tüm konsere katılan yaşlı Alman’larla. Sohbet ettik. Bize yemek yiyebileceğimiz restoran önerisinde  de bulundular. 

Konser sonrası şık bir restoranda akşam yemeğimizi yeyip şehir merkezine gittik. Anne ile geçirilecek bir yeni yıl da ancak bu kadar olabilirdi. Helin benim sevebileceğim bir program yapmış sağ olsun çocuğum . 

MAİN NEHRİ KIYISINDA HAVAİ FİŞEK GÖSTERİSİ

Yeni yılın son dakikalarında Main nehri kenarında havai fişek gösterisini izlemek ve halkın yeni yıl coşkusunu yaşamak istemiştim. Helin her ne kadar tehlikeli olabilir dese de yine de gittik. Kalabalığın yüzde 90’ı bizim gibi yabancılardı. Daha çok da orta doğulular. Etrafta çokça polis olsa da herkes her yerde havai fişek patlatıyordu. Havai fişek gösterisi çok hoşuma gitse de biraz korkmuştuk. 12’de 20024’e girdikten sonra otel odamıza döndük. 

Yeni yıl akşamının ertesi günü tatil olduğundan şehir sessiz ve sakindi. Bu nedenle çok rahat gezdik Frankfurt’u. Görülmesi gereken hemen hemen her yeri de gezip gördük. 

FRANKFURTTA GEZİLECEK YERLER

RÖMERBERG MEYDANI

Kentin bir zamanlar kalbi sayılan, günümüzde ise tarihi atmosferi ile gezginleri kendisine hayran bırakan Römerberg Meydanı‘nı, Frankfurt gezilecek yerler listenizin ilk sırasına yazabilirsiniz. Böylece kentin II. Dünya Savaşı öncesinde sahip olduğu etkileyici Orta Çağ atmosferinin yansımalarını gözlemleme fırsatı yakalayabilirsiniz. Savaşın ardından aslına uygun olarak tekrardan inşa edilen tarihi yapıları bir kenara koyacak olursak meydan, kafeleri ve mağazaları ile gerçekten de ziyarete değer bir profil sergiliyor. Biz Römerberg meydanında Einstein Kaffee’de oturduk tatlıları enfesti. Römerberg Meydanı, adını 600 yıldan uzun süredir kentin yönetildiği belediye binasından alıyor. Aralık ayında kurulan Noel pazarı ile renklenen meydandaki Frankfurt Katedrali de bu meydanın hemen yanındaki sokakta. 

Biz meydanı gezerken Belediye binasında dalgalanan İsrail bayrağı epeyi canımızı sıkmıştı. Almanya’da son zamanlarda artış gösteren faşizm İsrail-Filistin savaşında tarafını İsrail’den yana sergilediği tutumu ile hem Almanya’da hem de birçok Avrupa ülkesinde yaşayan yabancılar ve savaş karşıtlarını hayli rahatsız ediyor. Helin de sürekli Almanya’nın çok da demokratik olmadığını oradan daha demokratik bir ülkeye geçeceğini söylüyor.

FRANKFURT CATHEDRAL (CATHEDRAL OF ST BARTHOLOMEW)

Resmi adı Aziz Bartholomew İmparatorluk Katedrali olan dini yapı, 1550 yılında açılmış. Katedral, Gotik mimarisi ile pek çok gezgini eski kent merkezinin kalbine çekmeyi başarıyor. Bizim kaldığımız otelden görünen kubbesi sayesinde biz de yürüyerek gelmiştik old city merkezine. 1987 yılında kurulan kültürel tesis, yapının bir zamanlar manastır olarak kullanılan bölümünde yer alıyor. Katedral hazinesinin zenginliğini gözler önüne seren müzede, çağdaş sanat eserleri de sergileniyor. Katedralde yeni yıl ayinleri olduğu bir sırada gezmiştik biz de. Mum yakıp dua etmeyi de ihmal etmedik. 

 PALMENGARTEN

Kalabalık atmosfere sahip meydanda ve katedralde zaman geçirdikten sonra kafa dinlemek isterseniz rotanızı hemen Palmengarten‘e çevirebilirsiniz. Kent sınırları içerisindeki en büyük yeşil alanlardan biri olan Grüneburgpark’ın bitişiğindeki botanik bahçesi, 1871’de kurulmuş. Günümüzde Frankfurt Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi’ne bağlı olarak çalışmalarına devam eden tesis “Bitkiler, Yaşam, Kültür” mottosu ile ziyaretçilerine farklı deneyimler yaşatıyor. Adının dilimizdeki karşılığı “Palmiye Bahçesi” olan botanik bahçesi, bünyesinde çok sayıda tropik sera, gül bahçesi, bambu korusu ve kaya bahçesi barındırıyor. Bunlara ek olarak çocuklar buraya geldiklerinde, oyun bahçelerinde yaşıtları ile birlikte eğlenme fırsatı buluyor.

GOETHE EVİ (GOETHEHAUS)

Müttefik bombardımanı nedeniyle bodrum katı haricindeki tüm bölümleri tamamıyla yıkılan ve savaşın ardından aslına uygun olarak yeniden inşa edilen Goethe Evi, edebiyata ilgi duyan gezginler için ayrı bir anlam ifade ediyor. Yazar, filozof ve devlet adamı Johann Wolfgang von Goethe’nin doğduğu 4 katlı evin içerisine girdiğinizde, burjuva stili yaşam tarzını yansıtan dekoratif objelerle dolu odalarda birbirinden güzel sanat eserlerini yakından inceleyebilirsiniz. Goethe’ye ait eşyaların sergilendiği kültürel tesisteki eserler, Almanca konuşulan coğrafyada yaşamış ve farklı üslupları benimsemiş önemli sanatçıların imzasını taşıyor. Bu doğrultuda Goethe Evi’nde Geç Barok’tan Sturm ve Drang’a, Klasikleşme’den Biedermeier’e kadar farklı dönemlerden izler taşıyan çalışmaları görme fırsatı yakalayabilirsiniz.

Goethe Hous’u gezmeyi çok istemiştim. Dünyaca ünlü filozofun nasıl bir evde doğup yaşadığını, yaşamının  ilk yıllarını geçirdiği evi merak ediyordum. Hem Weimar’da hem Jena’da yaşadığı evleri görmüştüm. Goethe’nin babası saygın bir yargıçtı. Dolayısı ile hayli varlıklıydı. Yaşadığı evi de o yüzyıldaki ünlü mimarlar ve mühendislerle birlikte inşa etmişti. Ev tekrardan aslı gibi inşa edilmiş, insan o yüzyılda bu kadar mükemmel bir evin nasıl yapılabildiğine şaşırıyor doğrusu. 4 katlı olan binanın her katını ısıtabilen bir şömine yapılmış. Hem babasının hem de yıllarca Goethe ve kız kardeşinin özel eğitim gördüğü çalışma odası, o dönemin ünlü sanatçı ve kraliyet aile mensuplarının ağırlandığı odaları, balo odalarını görmek inanılmaz keyifliydi benim için. Goethe ve kız kardeşinin ilk öğretmenleri babalarıydı. Okumaya olan ilgi merakını desteklemek isteyen babası Goethe’ye yaklaşık 2000 ciltten oluşan bir kitaplık oluşturmuştur.

Evi gezerken ev ile ilgili anlatılan sunumda Goethe’nin kendi ağızından kız kardeşi Cornelia Friederike Christiana için söyledikleri beni hayrete düşürmüştü. Kız kardeşinin yazdıklarının birçok filozofun yazdıklarından daha değerli olduğunu ancak yüz güzelliği olmaması nedeniyle ünlenemediği yorumunu yapıyor. Çok ilginç gelmişti bana.

Goethe Hous’un yanında Goethe Müzesi de görülmeğe değerdir. 4 katlı müzede. Hem aile portrelerinin hem de Goethe ailesinin yıllar boyunca o dönem sanatçılarının yaptığı birçok sanat eserinin, resimlerinin hem de  ünlü bestecilerin müziklerini  dinleyebileceğiniz ayrıca Goethe’nin ilgi alanları olan konulardaki yazılarının ve araştırmalarının sergilendiği bir müzedir. Goethe müzesinde bir bölümde şiirlerden birini seçip kendi dilinize çevirip buraya asabilirsiniz  yazıyordu. Helin de seçtiği Almanca bir şiiri Türkçeye çevirip asmıştı. İki müzeyi de gezmek neredeyse yarım günümüzü almıştı. 

ESKİ OPERA BİNASI (ALTE OPER)

İtalyan Rönesans tarzının tüm görkemini gözler önüne seren Eski Opera Binası, Frankfurt gezilecek yerler listenize eklemenizi önereceğim bir diğer kültürel tesis. Bina, Richard Lucae’nin tasarımına bağlı kalınarak ve Philipp Holzmann’ın finansal desteği ile 1873-1880 yılları arasında inşa edilmiş.

Ancak çoğu yapı gibi opera binası da İkinci Dünya Savaşı esnasında gerçekleştirilen bombardımandan fazlasıyla nasibini almış. Buna rağmen gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda hem dış cephesi hem de ana salonu aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş.

ST PAUL KİLİSESİ (PAULSKİRCHE)

Tatil için Frankfurt’a seyahat etmeye karar verdiğinizde, Almanya’nın tek bayrak altında toplanmış bir ülke haline gelmesine imkân tanıyan olaylara ev sahipliği yapan St. Paul Kilisesi‘ni ziyaret etme ayrıcalığına kavuşabilirsiniz. Alman parlamentosu, 1848 yılında inşa edilen kilisede ilk oturumunu gerçekleştirmiş. Neo-klasik tarza sahip dini yapı ayrıca ülkenin ilk anayasasının oluşturulduğu toplantılara şahitlik etmiş. Yapımında kırmızı tuğla tercih edildiği için çarpıcı bir görünüme kavuşan St. Paul Kilisesi, parlamentonun dağılmasının ardından çeşitli anma törenleri için kullanılmış.

Mekân, günümüzde ise dini fonksiyonundan bir hayli uzaklaşmış durumda. Yıl boyunca çeşitli sanat koleksiyonlarının sergilendiği yapıya, Frankfurt Kitap Fuarı’nın gerçekleştirildiği dönemde giderseniz hoş vakit geçirmenizi sağlayacak etkinliklere denk gelebilirsiniz.

STÄDEL MUSEUM

Avrupa sanatının 14. yüzyıldan günümüze kadarki süreçte yaşadığı değişiklikleri eşsiz sanat eserleri aracılığıyla anlamak için gezi programınızda Städel Museum‘a yer verebilirsiniz. Bizim tercih ettiğimiz bir diğer müze de Städel Museum’du. 1815 yılında kurulan müze, adını iş insanı Johann Friedrich Städel’den alıyor. Kültürel tesiste sergilenen eserlerin büyük bölümü, Rönesans, Barok ve Erken Modern dönemlerinden izler taşıyor.

Avrupa sanatının 700 yıllık dönemine ışık tutan Städel Müzesi’nde; Cranach, Dürer, Botticelli, Monet, Picasso gibi usta isimlerin imzasını taşıyan çalışmalar sanatseverlere sunuluyor. Bu arada şu ana kadar gezdiğim en pahalı müzelerden bir tanesiydi diyebilirim. 

MAİN TOWER

Frankfurt’un modern yüzünü temsil eden Main Tower, 1996-1999 yılları arasında inşa edilmiş. Landesbank ve Merrill Lynch gibi küresel çapta üne sahip firmaların yönetim merkezlerinin bulunduğu kule, aslında iki farklı yapıyı bünyesinde barındırıyor.

Bu yapılardan birinin klasik, diğerinin ise daha çağdaş çizgide tasarlanmış olması, Main’e sıra dışı bir tarz kazandırıyor. Main Tower’ın girişinde, ziyaretçileri iki çarpıcı sanat çalışması karşılıyor. Bu çalışmalara ek olarak gökdelen, yıl boyunca birçok sergiye ev sahipliği yapıyor.Yapının zeminden 200 metre yükseklikteki gözlem terası, konuklarına enfes kent manzarası sunuyor. 

ZEİL CADDESİ

Seyahat ettiğiniz şehirlerdeki alışveriş olanaklarından yararlanmak hoşunuza gidiyorsa Frankfurt gezilecek yerler listenize 1,2 kilometre uzunluğundaki Zeil Caddesi‘ni ekleyebilirsiniz.Geceleri yüksek bir noktadan bakıldığında ışıl ışıl görünümü ile hemen dikkatleri üzerine çeken cadde, sosyal açıdan da son derece hareketli yapıya sahip. Ancak yalnızca yaya trafiğine açık cadde, üzerinde sıralanan mağazalar sayesinde alışveriş konusunda kentin en önemli bölgesi olma özelliği taşıyor.

Hauptwache ve Konstablerwache arasında uzanan Zeil Caddesi’nde gezerken Armani, Versace gibi lüks markalara ait mağazalarda alışveriş yapma ayrıcalığına kavuşabilirsiniz.MyZeil, Nordwestzentrum, Hessen Center, Skyline Plaza Frankfurt adlı modern alışveriş merkezlerinin bulunduğu cadde, ayrıca yerel mutfağı tanımak isteyenlere harika fırsatlar sunuyor.

EİSERNER STEG

Main Tower’dan kent manzarasını kuş bakışı seyretmek size yeterli gelmezse farklı açılardan kentin güzelliğini gözler önüne seren Eiserner Steg‘i ziyaret edebilirsiniz.

Köprü, Eski Şehir bölgesi ile Sachsenhausen’i birbirine bağlıyor. Araç trafiğine kapalı olduğu için de konuklarına güvenli bir ortam sunuyor.

20. yüzyılın sonuna kadar köprü yalnızca manzara izlemek ve karşıya geçmek isteyenlerin ilgisini çekiyormuş. Ancak 2000 yılı itibariyle çiftler, aşklarını simgeleyen kilitleri köprünün dört bir yanına asmaya başlamış. Haliyle ortaya renkli görüntüler çıkmış. Eiserner Köprüsü, Main Nehri üzerine ilk olarak 1868 yılında inşa edilmiş. 1911-1912 yıllarını kapsayan süreçte ise artan ihtiyaca cevap verebilmesi amacıyla genişletilmiş. Şu an göreceğiniz yapı ise köprünün savaşın hemen ardından, yani 1946’da aslına uygun olarak yeniden inşa edilen versiyonu.

OLD SACHSENHAUSEN MAHALLESİ

Frankfurt gezilecek yerler listesinde yapmaktan asla pişman olmayacağınız bir şey varsa o da Eisener Steg’i geçerek Old Sachsenhausen Mahallesi’nin Arnavut kaldırımları sokaklarında dolaşmak diyebilirim.Yüzyıllar boyunca hem Frankfurt’tan biraz farklı, hem de oranın bir parçası olan bu eski köy elma bahçeleri ile doluymuş. 18. YY’dan itibaren de buranın elmaları ile yapılan elma şarapları meşhur olmuş. Dolayısıyla birkaç saatinizi ayırarak Old Sachsenhausen Mahallesi’nin tarihi sokaklarında dolaşmanızı ve buraya özgü elma şaraplarından tatmanızı tavsiye ederim.  

ESCHENHEİMER TURM

47 metre yüksekliğindeki Eschenheimer Turm, ilk olarak kentin ikinci genişleme döneminin ardından 1349’da inşa edilmiş. Günümüze ulaşan Gotik tarzdaki kapının yapımı ise 1400 yılında marangoz Klaus Mengoz tarafından başlatılmış.

1426-1428 yılları arasında Mengoz’un temelini attığı kapının üst kısmını oluşturan kule, Frankfurt Katedrali’nin de mimarı olan Madem Gerthener gözetiminde tamamlanmış. Kapı, inşaat yılı göz önünde bulundurulduğunda şehirde ayakta kalmayı başarmış en eski yapı olma özelliğini koruyor.Eschenheimer Kapısı, her ne kadar yapıldığı dönemde kentin imara yeni açılmış bölgelerinin güvenliğini sağlayan duvarların bir parçası olsa da günümüzde Eski Şehir sınırları içerinde yer alıyor. Ancak eskiden etrafını saran güçlü duvarların yerini iki cadde almış durumda. 

MUSEUM MMK FÜR MODERNE KUNST

Viyanalı mimar Hans Hollein tarafından tasarlanan gösterişli bir binada konuklarını ağırlayan Museum MMK für Moderne Kunst 1991 yılında açılmış. Modern sanatlara meraklı gezginlerin Frankfurt gezilecek yerler listelerinin vazgeçilmezlerinden biri olan müzede, 1960’lı yıllardan günümüze kadarki süreçte çeşitli sanatçılar tarafından üretilmiş çalışmalara yer veriliyor.

Zengin koleksiyonu sayesinde müze, alanında dünyanın en önemli kültürel tesisleri arasında gösteriliyor.Museum MMK für Moderne Kunst’un kalıcı koleksiyonu; Roy Lichtenstein, Claes Oldenburg ve Joseph Beuys gibi önemli sanatçıların eserlerinden oluşuyor. Ancak bu koleksiyon, her zaman gösterimde olmuyor.

SACHSENHAUSEN OLD ST NİCHOLAS CHURCH

Belediye sarayının hemen yanında yer alan Sachsenhausen Old St Nicholas Church‘ün geçmişinin 12. yüzyılın ortalarına kadar uzandığı düşünülüyor. Yazılı kayıtlara göre o dönemde kilisenin bulunduğu alana daha küçük boyutlarda bir dini yapı inşa edilmiş. Şu anki yapının inşa süreci ise 15. yüzyılın ortalarında tamamlanmış.

Kilise, açılışının ardından bir yandan dini törenlere ev sahipliği yaparken diğer taraftan gözlem amaçlı kullanılmış. Yapının çan kulesinde bekleyen gözcü, Main Nehri’ne girip çıkan tekneleri haber vermekle görevliymiş. Sachsenhausen Old St Nicholas Church, iç kısmına zengin görünüm kazandıran sanat eserleri ve dekorasyonundaki detaylarla yediden yetmişe herkesin ilgisini çekiyor. 

FRANKFURTTA NE YENİR?

Frankfurt’ta çok fazla farklı kültürlerden insan yaşadığı için farklı mutfaklara ait sentez lezzetlerle karşılaşabilirsiniz. Frankfurt halkı, sosislerinin her zaman en iyisi olduğunu savunur. “El Peyniri ile Müzik” ismini verdikleri peynir çeşidi ile de gurur duyarlar. Peynir çeşidine müzik denmesinin sebebi ise tadındaki çeşitlilik ve keskinlikten gelir. Aynı zamanda Frankfurt mutfağı yeşil sosları ile de dikkat çekicidir. Haşlanmış yumurta, patates ve etin yanında kullanılan bu sos, sadece Frankfurt’a özgüdür.

Yeni yıl akşamı şahane bir Alman restoranında yedik yemeğimizi Helin ile. Diğer günler ise farklı kültürlerin mutfaklarını seçtik. Çin restoranı, Tayvan mutfağında yedik. 

Frankfurt gezimiz Helin ile 2024 yılını birlikte karşıladığımız şahane bir geziydi. Yolunuz düşerse makalemin size ışık olmasını dilerim. 

Almanya seyahatimiz biter bitmez döndüğümde bir sonraki gezimizin biletleri alındı ve gerekli hazırlıklarımız da yapıldı. O vakte kadar sizlere her hafta Kıbrıs’ta  gezdiğim yerleri veya gittiğim, gezdiğim ve beğendiğim  etkinlikleri yazacağım . Keyifli Pazarlar dilerim….

FİLİZ UZUN

[email protected]