Cinayeti Kör Bir Balıkçı Gördü*

Son iki haftada Kıbrıs’ın kuzeyi ile Türkiye’nin güney kıyılarında birçok cansız bedenin

bulunduğu haberi geçti basında. Ocak ayının bu son günlerinde, bir yenisinin de Çatalköy’de

bulunduğunu okuduk. Bu kıyılara aslında yıllardır cesetler vurur ve haber bir iki satırla geçerdi

gazetelerde:

“Kıyıya vuran ceset sayısı 9’a yükseldi…”

“Sahillerimizde bir ceset daha! 35 yaşlarında bir erkek cesedi bulundu.”

“Dipkarpaz’da bir kadın cesedi bulundu.”

Mütemadiyen kıyıya vurduğu bildirilen cansız bedenlerin tek satırlık haberinin sonuna

soruşturmanın sürdüğü iliştirilir ama ne olduğunu pek soran olmaz sonra. "Kimliği henüz

belirlenemeyen" cansız bedenlerin tek satırlık maceraları cümle sonunda tamamlanır. Hiçbir

merak kaldıramaz o noktayı konduğu yerden. Kimliksiz ölüler istatistiksel bir veriye dönüşür.

Fakat bu veriler bize savaşın maskesini düşürecek gerçeği de gösterir, göstermelidir.

Göçmen ölümleri ile ilgili verilere bakıldığında dünya genelinde 2014 ile 2023 arasında

22.400'den fazla kişi; 2014'ten bu yana dünyanın birçok başka bölgesinde göç sırasında daha

binlercesi ölmüştür. Afrika kıtasında 13.600'den fazla ölüm kaydedilmiş ve bunların çoğu

Sahra'yı geçen transit yollarda meydana gelmiştir. Ruven Menikdiwela(1) bir konuşmasında

sadece Akdeniz’de 186 binden fazla insanın geçiş yaptığını ve 2023 Ekim ayına kadar 2.500'den

fazla kişinin ölü veya kayıp olduğunu açıklamıştır. Bir noktaya dikkati çekmek amacıyla filmi

biraz daha geriye sararak, Akdeniz’de 2014 yılında 3.166 kişi, 2015 yılında 3.794 kişi, 2016

yılında 4.329 kişi, 2017 yılında 3.003 kişi yine 2018 yılında da 2.117 kişinin boğularak

öldüğünü görürüz. Aslında bir rakam olarak kolayca zikredebildiğimiz bu ölümlerin

istatistikleri bize başka bir şeyi gösterir: Akdeniz’in ölüm gölü haline geldiği dönemler,

Ortadoğu’da savaşların şiddetlendiği dönemlerle doğrudan ilişkili.

Savaştan kaçan insanların mecbur kaldıkları bu durumu kendi iradeleriyle çıktıkları bir yol gibi düşünmek yerine,

savaşların mağdurlarının savaşı çıkaranların kapısına dayanması, sürgüne mahkûm kalanların

göç yollarında ölüme de mahkûm edilmesi şeklinde okuyabiliriz belki artık.

Savaşın yol açtığı yıkımın failleri, bir çatışma haliyle olmasa da alabora olan bir botla işler

kimsenin görmediği bu cinayeti. Kurtulanlarsa… Onları hiç sormayın. Toplumun, bedenleri ve

sesleri olmayan bireyleri, kimlik kaybından ölü sayıldılar zaten.

11

* Attila İlhan’ın Cinayet Saati isimli şiirinden alınmıştır.

1-BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) New York ofisi müdürü.

Fotoğraf: Nikolaj Bendix (2015) End of Dreams https://www.nbsl.info/end-of-dreams-portraits