İletişim Kazaları

İnsanın kendine değer vermesi, kendini sevmesi ve hoşgörüyle kendini kabullenmesi; kendiyle, toplumuyla, doğayla, dünyayla hatta evrenle doğru ve güzel bir ilişki kurmasını sağlar. Çevresiyle doğru ilişki kuran insan yalnız kalmaz, mutlu, umutlu, yaşamı anlamlı ve huzurlu bir kişi olur. Doğru ilişki, doğru iletişim kurmakla başlar. İçeriği farketmeksizin, gerek bir sorunu çözmek için gerekse görüş alışverişinde bulunmak için doğru iletişim kurmak önemlidir. Uygarca tartışma ve konuşma becerisinin gelişmediği toplumlarda, bir sorunu çözmek için başlatılan etkileşim, çok sürmeden kavgaya, çatışmaya ve sürtüşmeye dönüşür. Hatta kavganın boyutu, hakaretler savurmaya, fiziksel ve psikolojik şiddete kadar varabilir. Böylece mevcut sorunu çözmek bir yere dursun, bu tür iletişim şekli yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Şiddet içerikli tartışmaların veya çatışmaların kökeninde, bilinçsizlik, eğitimsizlik, psikolojik sorunlar ve sosyal ortamdaki iletişim bozukluğu yatar.

Kişisel ve toplumsal sorunların demokratik çözümü için karşılıklı yani iki yönlü iletişim gerekir. Bu çeşit bir iletişim gerçekleştirilemezse sorunların çözümüne ulaşılamaz ve yeni sorunların ortaya çıkması da kaçınılmazdır. Demokrasinin olmadığı yerde “çözüm” de yoktur. Gücü o anda elinde bulunduran otorite emirler vererek, sorunlara bir çözüm getireceğini düşünebilir. Ancak iletişim kurmadan ileriye sürülen veya zorla kabul ettirilen bu tür “çözüm” biçimlerinin ömrü, emri veren iktidarın ömrü kadardır. 

Peki neden uygarca iletişim kuramıyoruz? Neden bir sorunla karşılaştığımızda sorun yaşadığımız kişi veya kişilerle bire bir konuşmayıp, konuyla alakalı olmayan diğer kişilerle dedikodular yapıp, birbirimizin kuyusunu kazıyoruz? Uygar, medeni ve demokratik toplumların insanlarından daha mı az yetenekliyiz? Elbette ki Hayır! Kendimizi değerli bulup, sevgi, anlayış ve hoşgörüyle çevremizdekilerle iletişim kurarsak şayet; o vakit özgürlükçü, demokratik bir toplum yapısı içinde, kişiler arası ilişkilerde daha az sürtüşme yaşanır, kavgaya dönüştürmeden sorunlar çözülür; acı yerine mutluluğun, kin ve nefret yerine destek ve hoşgörünün keyfine varırız.

Şüphesiz ki; demokratik ve çağdaş bir toplum olabilmek için yeni iletişim becerileri kazanmamız gerekiyor. Demokratik toplum yaratabilmek için önce, bireylerin günlük yaşamlarında, diğerlerinin görüşlerine saygılı ve hoşgörülü olmayı öğrenmeleri gerekir. Birbirimizi dinlerken anlamaya çalışmak, yargılamamak veya önyargılarımızdan sıyrılarak empati kurmaya çalışmak, karşımızdakine karşı daha hoşgörülü olmamızı sağlar. Ancak ne yazık ki çoğu zaman bireysel çıkarlar söz konusu olunca, saygı ve hoşgörü kavramları da önemini kaybetmeye başlıyor. Bireysel çıkarları ön planda olan insanlar sizi anlamak yerine işlerine geldiği gibi değerlendiriyorlar. Sizi ötekileştiriyor ve haksızlık yapıyorlar. Görüşlerinize saygı duymak bir yana dursun, sizi asılsız bir şekilde ve acımasızca eleştiriyorlar. Aslında bu noktada, iletişim becerisi tam olarak gelişmemiş, kişisel çıkarlarını ön plana koyan bireylerin kurbanı haline dönüşüyorsunuz. Her türlü iletişim yöntemlerini denemiş olmanıza rağmen kaşınızdaki kişi sizi anlamıyorsa, kendinizi doğru bir şekilde ve dürüstçe ifade ettiğiniz halde bir türlü karşınızdakinin sabit düşüncelerini değiştiremiyorsanız, bırakın! Herkes gerçek sizi bilmeyi hak etmez. Varsın, siz olduğunu düşündükleri kişiyi eleştirsinler ve ne yazık ki bazılarının vefaları da size olan ihtiyaçlarınadır. İhtiyaçları değişince vefaları da biter ve size karşı çok acımasız olurlar. Bu tür insanlarla iletişimi kesmek en doğru hareket olacaktır. Daha yakın arkadaşlık ilişkileri kurmak istediğiniz halde, çevrenizdekilerin size ilgisiz kalması, konuştuğunuz zaman sizi pek dinlememeleri veya konuştuklarınızdan farklı anlamlar çıkarması kendi çıkarları ve kişilik yapıları ile ilgilidir. Çıkar ilişkisi üzerine oluşturulan iletişim biçimleri ise er ya da geç sona ermeye mahkumdur. 

İnsanların, sağlıklı bir kişilik yapısının yanı sıra iletişim becerilerini de geliştirmesi gerekir. Kişilik yapısındaki sorunlar iletişim becerilerine de yansır. İletişim sorunlarının çözümü, iyi niyetle ve bu sorunların altında yatan psikolojik, psikososyal süreçlerin bilinmesine bağlıdır. İletişim bilgi ve becerilerinin arkasında, gönül zenginliği, sevgi, anlayış ve hoşgörü olmalıdır. İnsan iletişimi hem kafa hem de gönül zenginliği ister; biri olmazsa diğeri de olmaz.

Hiç dikkatinizi çekti mi bilmem ama bana göre bir ülkenin trafik düzeni o toplumun insan ilişkilerini yansıtır. Trafik, araç kullanan kişilerin birbirleriyle kurdukları ilişkilerin tümünü ifade eder. Bir ülkenin trafik düzenine bakarak o ülkedeki insanların birbirleriyle nasıl ilişkiler kurduğunu veya birbirlerine nasıl bir tavır içinde olduklarını gözlemleyebilirsiniz. Hemen hemen her gün karşılaştığımız trafik sorunları aslında insanlar arasında ortaya çıkan ilişki sorunlarının tipik bir örneğidir. Trafik kuralları araç kullanan kişilerin güvenliğini sağladığı kadar aynı zamanda ilişkilerini de düzenler. Trafik düzenimizin bozuk olduğu konusunda sanırım hepimiz hemfikiriz. Trafik hepimizin kanayan yarası haline geldi. Gün geçmiyor ki bir trafik kazası haberi almayalım.  Ölümle neticelenen kazalar içimize acı olurken, her gün trafikteyken atlattığımız tehlikeler ise bizleri endişelendiriyor. Trafik kurallarına uymayanların sayısı günden güne artan bir eğilim göstermekte. Alkollü araç kullanımından tutun da; cep telefonundan mesaj yazanlara kadar, şerit ihlallerinden tutun da diğerlerinin öncelik hakkına riayetsizliğe kadar birçok sorun ile yüzleşiyoruz her seferinde. Yurt dışında, daha gelişmiş ülkelerde bir süre bulunmuş kimseler, o ülkelerdeki trafik düzeniyle yurdumuzdaki trafik düzenini karşılaştırarak “Neden bizde de onlar gibi düzenli bir trafik yok” diye yakınır çünkü bizim trafik düzenimiz karmakarışık ve başıbozuktur. Aslında trafik, araçlı insanların ilişkisi olarak nitelendirilebilir. Yol üzerinde trafik ilişkileri içinde olan kimselerin davranışlarıyla, yüz yüze konuşan insanların iletişim ilişkileri arasında büyük benzerlikler vardır. Bir aracın sürücüsü, yolda kendinden başka araç yokmuş gibi davranırsa, trafik kazası olur. Kişiler arası ilişkilere baktığımızda; şayet bir kimse konuşurken karşısındakini nasıl etkilediğini düşünmeden, kendi bildiği yönde istediğini söylerse, aynı trafikte olduğu gibi bir kaza ortaya çıkar ki bunu “İletişim Kazası” olarak adlandırabiliriz. İnsan ilişkileriyle ilgili bu kazaların sonucunda da yaralananlar ve ölenler vardır; küsenler, ayrılanlar, gücenenler, hastalananlar “yaralananları” ve kendi içine kapanıp yalnızlığa gömülenler ise “ölenleri” temsil eder. Kazalara yol açan nedenler bilindiği takdirde, tıpkı trafik kazalarında olduğu gibi, iletişim kazaları da azaltılabilir. 

Gergin bir toplum içinde yaşıyoruz; kişileri kuşatan bu gerginliğe yenik düşmemek için, bireylerin kedisiyle ve çevresiyle bilinçli ilişkiler kurması gerekir. İletişim konusunda bilgi edinen birey hem kendini, hem de çevresindekileri daha iyi, daha doğru değerlendirir ve anlar. Kendi davranışlarını da değerlendirebilen bir kimse, farkına varmadan ortaya çıkan iletişim kazalarını önleyebilme olanağına kavuşur. Kısacası, bilinçli iletişim, anlamlı yaşamın, anlamlı yaşam da sakin ruh halinin gelişmesini sağlar. Özgür bir ortam içinde kurulan iletişim, toplum sorunlarının çözümünde olduğu kadar, bireyler arası sorunların çözümüne de katkıda bulunur. İlişki kazalarında ortaya çıkan ölü ve yaralıların sayısı azaldıkça da, toplumumuz daha sağlıklı olur.

Sevgiyle, saygıyla ve hoşgörüyle kalın…