2023 yılı Eylül ayında Sosyal Sigortalar Dairesi tarafından ortaya atılan reçete usulsüzlüğü iddiası nedeniyle bu ülkenin eczacıları olarak bizler tam altı aydır bedel ödemeye devam ediyoruz.

Bu süreçle ilgili kamuoyunun aklındaki soru işaretlerine de ışık tutabilmek adına bir eczacının gözünden süreçteki sorunları ve mesleğimizin ne şekilde yıpratıldığını bir kez daha kısaca tüm okuyucularımıza anlatmak istiyorum. 

Kasım 2021 - Ekim 2023 yılları arasında Kıbrıs Türk Eczacılar Birliği (KTEB) Genel Sekreterliği görevini yürüttüm.  Dolayısıyla bu süreçte yaşanan tüm sorunlara ve görüşmelere de yakından tanığım. Ocak 2023 tarihinde, KTEB yetkilileri olarak Sosyal Sigortalar Dairesi tarafından bir görüşmeye çağrıldık ve görüşmede sosyal sigorta reçetelerinde tespit edilen bazı usulsüzlükler olması nedeniyle yeni bir sisteme geçileceği bilgisi daire yetkilileri tarafından tarafımıza iletildi. Bu yeni sistemin hazırlık sürecinde hiçbir şekilde KTEB ile bir ortak çalışma yapılmadığını ve hatta sistem tamalandıktan sonra bizlere bilgisinin verildiğini belirtmek isterim. Bilmeyenler için belirtmekte fayda görüyorum; eczaneler sosyal sigorta reçetesi işlemi yapabilmek için Sosyal Sigortalar Dairesi ile bir sözleşme imzalamak durumunda ve bu sözleşmede herhangi bir usulsüzlüğün tespiti halinde dairenin sözleşmeyi tek taraflı fesih ve rücu hakkı bulunuyor. Daire yetkilileri ile Ocak ayında yapılan bu görüşmede, usulsüzlük tespit edilen eczanelerle ilgili, sözleşmede de yer alan yaptırımların yapılmasının sistem değişikliğinden daha uygun olacağını ısrarla kendilerine ilettik, ancak yetkililer bizlere açıklamaktan kaçındıkları “bir nedenden” ötürü böyle bir yaptırımı yapamayacaklarını söylediler. Daire tarafından hazırlatılan yeni reçete sistemindeki açıkların tamamını ve bu açıkların yaratabileceği sorunları, Eczacılar Birliği olarak tek tek daire yetkililerine anlatmış ve çözüm önerilerimizi sunmuş olsak da ne yazık ki hiçbirine olumlu yanıt alamadık ve daire tek başına karar verip tasarladığı, açıklarla dolu sistemini Mart 2023 itibarı ile uygulamaya koydu. 

Sosyal Sigortalar Dairesi’nin reçete usulsüzlüğü iddiası nedeniyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve daire tarafından hiçbir ön inceleme ve sözleşmede yer alan yasal haklarına rağmen bir ön denetim yapılmadan Polis Genel Müdürlüğü’ne yapılan suç duyurusu nedeniyle 2023 yılı Eylül ayından beridir, KKTC’de faaliyet gösteren ve Sosyal Sigortalar Dairesi ile reçete sözleşmesi bulunan tüm eczaneler ve Ekim 2022 - Eylül 2023 dönemini kapsayan bir yıllık sürede sosyal sigorta reçetesi haklarından yararlanmış olan tüm vatandaşlar tek tek sorgulanıyor. Polis Genel Müdürlüğü son eczane ve hatta yukarıda bahsettiğim döneme ait son reçeteye kadar tüm eczane ve reçetelerin sorgulanacağını daha önce defalarca beyan etti. Polis Genel Müdürlüğü’nün bu beyanlarının yanında bakanlık yetkilileri ise birkaç kez soruşturmanın bitiş tarihine dair gerçeği pek yansıtmayan Ekim sonu, Ocak ortası gibi tarihler verdi ancak Şubat ayının ortasına gelmemize rağmen soruşturma hız kesmeden iki reçetesi olan o son eczaneye kadar devam edecek gibi görünüyor. Soruşturma ekibi daha önce bu konuda herhangi bir tecrübeye sahip olmadığı için sürecin ilk başları oldukça zor ve orantısızdı. Medya şişirilmiş rakamlarla manşetler atarak tüm eczacıları ve doktorları zan altında bıraktı, elleri kelepçeli eczacı ve doktorların fotoğrafları manşetlerden servis edildi ki sürecin en başında kullanılacak ifadelerle ilgili dikkatli olunması gerektiği konusunda sürekli talepte bulunduk. Şüphesiz bu yola çıkılırken polis ekibine sorgulanacak mesleklerden temsilciler de dahil edilseydi soruşturma çok daha salim şekilde yürütülebilirdi. Üstelik de kamuda, Sosyal Sigortalar Dairesi veya özel sektörle herhangi bir bağlantısı olmayan ve konunun uzmanı olduğu için sağduyulu şekilde soruşturmaya yön verebilecek pek çok eczacı ve doktor da mevcut. Akut hastalık dediğimiz bir anda ortaya çıkan ve kısa süreli tedavilerle iyileştirilen hastalıklarda kullanılan ilaçları her hastanın hatırlayıp hatırlamadığını veya ilaç grupları, eşdeğer ilaçlar gibi konularla ilgili soruşturmayı yürüten polis ekibinin ne kadar kapsamlı bilgisi olduğunu ve soruşturmanın bu açıdan ne kadar güvenli yürütüldüğünü hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Geçen altı aylık süreçte Sosyal Sigortalar Dairesi ile sözleşmesi olan eczanelerin sadece yarısının soruşturma sürecinin tamamlandığını ve reçetelerinde herhangi bir sorun bulunamayan bazı eczanelerin ikinci kez soruşturulduğunu hesaba katarsak soruşturma sürecinin yaz döneminden önce bitmesi bana sürpriz olur. 

Tespit edilmiş usulsüzlüklerin kararını ve cezasını soruşturma süreci sonucunda mahkemeler en adil şekilde verecektir. Temennimiz adaletin kimse için şüpheye yer bırakmayacak şekilde teceli etmesi. Ancak sürecin ilerleyişinde benim aklıma takılan çok ciddi ve ne yazık ki cevabını aylardır hala bulamadığım sorular var. Öncelikle Sosyal Sigortalar Dairesi denetim, fesih ve rücu yetkisini elinde bulundurmasına rağmen neden yasal haklarını kullanmadan doğrudan bir soruşturma süreci başlatmaya karar verdi? Bu süreci başlatırken yetkililer 20 eczacı ve 5 doktor diye yola çıkmışlardı, ne oldu da sigortalarla sözleşmeli tüm eczanelerin ve hatta iki reçetesi olan eczanenin dahi incelenmesine karar verildi? Neden rakamlara dair somut deliller olmadan sigorta reçetelerinin tamamı sahteymiş gibi bir algı yaratarak milyon liralar telaffuz edildi? Hatta medya da bu şekilde yönlendirildi ve eğitimdeki eksiklikler bile bir dönem doktor ve eczacılara mal edildi? Ocak 2023 tarihinden önce Daire’nin tespit ettiğini iddia ettiği usulsüzlükler varsaydı eğer ödemeler neden yaklaşık bir yıl daha kesintisiz devam etti? Soruşturmanın salahiyeti açısından soruşturma ekibinde neden kamudan bir doktor ve bir eczacı da görevlendirilmedi? Bilirkişilerin soruşturma ekibine dahil olmaması süreci kötü yönde etkiledi mi? Doktorların soruşturması belirli bir sayıda doktorla sınırlı kalmışken neden sözleşmeli olan tüm eczaneler sorgu sürecine dahil edildi? Soruşturmanın seyrine dair neden bugüne kadar şeffaf açıklamalar yapılmadı ve gizli kapılar ardında bu bir devlet ve meslekler arası savaşa çevrildi? 

Bu soruların tamamına aylardır cevap bulmaya ve soruşturmanın bu denli rayından çıkarak bir mesleki itibarsızlaştırmaya dönüştürülmesine bir anlam bulmaya çalışırken geçtiğimiz hafta ilk tutuklanan eczacılardan, aynı zamanda KTEB’in Yönetim Kurulu üyesi olan Ecz. İsmet Tufan’ın yaptığı basın açıklamasından Kıbrıs Türk Eczacılar Birliği’nin hesaplarının da blokeli olduğunu öğrendik. Soruşturma kapsamına alınan ve aleyhinde bulgu olan eczacıların soruşturma neticesinde hesaplarına tedbir, kimlik ve pasaportlarına da mahkeme süreci sonuçlanana kadar el konulduğunu biliyoruz ancak yönetiminde görev alan eczacıların tutuklanması neticesinde Eczacılar Birliği’nin hesaplarına tedbir konulması kabul edilebilir bir durum değildir. Eczacıların meslek birliğinin hesaplarına tedbir konulduğunu bir yönetim kurulu üyesinin yaptığı basın açıklamasında deklare etmesi neticesinde öğrenmesi ise herhalde tarihte daha önce örneği görülmüş bir olay değildir. Meslek birliğinin hesaplarına eczacının basın açıklamasında bahsettiği şekilde bir tedbir konulduysa eğer ivedilikle hukuk görüşü alınması ve durumun düzeltilmesi için derhal harekete geçilmesi gerekmektedir. Eğer tüm bunlar yapıldıysa, ki bu süreçte herkesin üstüne düşeni elinden geldiğince yapmaya çalıştığına inanıyorum, birliğin hesaplarının neden hala blokeli olduğu da tüm üyelerle ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Tüm yetkililer tarafından bir açıklama yapılarak vicdanlar daha fazla yaralanmadan sürecin ilerleyişi ile ilgili herkesin şüpheleri giderilmeli.  

Sapla samanın iyice birbirine karıştığı bu süreç sonunda adaletin yerini bulması ve gereken merciler tarafından aylardır bu sıkıntılı süreçlerin yaşatıldığı eczacılara ve doktorlara iade-i itibarın yapılması gereklidir. Dilerim bir kez olsun yetkililer aylardır yapılanların sorumluluğunu üstlensin ve mesleklerimiz de meslektaşlarımız da daha fazla yıpratılmasın.