Eczacılar olarak yılda sadece 8 iş günü iznimiz olması nedeniyle resmi tatil ve bayramları da fırsat bilerek, koşullarımız el verdiğince adadan veya çalışmaktan uzaklaşmaya çalışıyoruz. Eşimin Lübnan vatandaşı olması, 2018 yılında evlendiğimizden beri, başta vize sorunu olmak üzere çeşitli nedenlerle Türkiye Cumhuriyeti dışında bir yerlere seyahat etmemiz konusunda bizler için büyük bir sorun oluşturdu. Karma evliliklerdeki çözülemeyen sorunlar nedeniyle bugüne kadar bizim de dahil olduğumuz pek çok kişi Larnaka Havaalanı’ndan yolculuk yapmaya pek cesaret edemedi. Bu döngünün bir yerde kırılması gerektiğine inandığımdan avukatlar da dahil olmak üzere birçok kişiye danışarak fikir aldık. Avukatlardan edindiğimiz bilgiye göre Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Schengen bölgesinde olmamasına rağmen, Türk ve Azerbaycan vatandaşları hariç diğer ülke vatandaşlarına Schengen vizesi ile adaya girişe izin verdiğini öğrendik.

Sonrasında yakın bir tarihe randevu bulabildiğimiz tek elçiliğe eşim için Schengen vizesi başvurusu yaptık. Eşim vizeyi almaya aldı ama hem tek giriş hem de daha önceki Schengen vizelerine bakılmaksınız sadece 19 gün için vize verildi. Larnaka Havaalanı’ndan çıkış yaparken adanın kuzeyinde ikamet etmemiz nedeniyle birçok soru ve hoş olmayan muameleye maruz kaldıktan sonra pasaport kontrolünden geçerek seyahatimize başladık. Larnaka Havaalanı’ndan çıkış yaparken geri dönüşte herhangi bir problem olup olmayacağını sorduğumuz zaman ise döndüğümüzde muhaceretle görüşmemiz gerektiği söylendi.

Seyahatimizle ilgili düşünce ve görüşlerimi, yazımı çok uzatmamak adına, önümüzdeki haftaki yazımda sizlerle paylaşacağım, ancak gördüklerim adanın kuzey yarısında ne kadar azına razı geldiğimizi her an, yine ve yeniden sorgulamama neden oldu.

Dönüş günü Stockholm Arlanda Havaalanı’na gittiğimizde elimizde Larnaka Havaalanı için alınmış dönüş biletlerimizle check-in sırasına girdik. Sıra bize geldiği zaman beklediğimiz ve tahmin ettiğimiz gibi vizenin tek giriş olarak verilmesi, adanın güneyinde oturum iznimizin olmaması vs gibi nedenlerle Larnaka Havaalanı’na geri dönüşümüze izin verilmedi. Larnaka Havaalanı yetkilileri arandı ancak onlar da eşimin adaya girmesine izin vermeyeceklerini bildirdikten sonra biz yeni bir bilet alarak Türkiye Cumhuriyeti üzerinden adaya dönmek zorunda kaldık.

Tüm bunlar çözümsüzlüğün hayatımızın tam ortasında olduğunun ve hayatımıza ne denli etki ettiğinin en büyük kanıtı. Günlük yaşamımızda görmezden gelmeye ve bir şekilde bize dayatılan koşullara uyum sağlamaya çalışsak da sadece bölünmüş adanın kuzey tarafında hayatımızı sürdürmemiz nedeniyle güney tarafta yaşayanların sahip olduğu ve bizim de yasal hakkımız olan her şeyden mahrum kalıyor veya bırakılıyoruz. Yıllardır karma evlilikler nedeniyle eşler birlikte ve doğrudan seyahat etmek yerine çok daha yüksek meblağlara aktarmalı uçuşları kullanmak zorunda kalıyor. AB vatandaşı olmayan eşin ve çocukların vize başvuru süreci için hem çok ciddi bir zaman hem de ciddi bir maliyet ödemek durumunda bırakılıyor. Herhangi bir AB ülkesine Ab vatandaşı eşiyle birlikte göç etme ve yaşama hakkına sahip olan AB vatandaşı olmayan eş ve çocuklar, sırf Kuzey Kıbrıs’ta yaşadığı için bu haklarından mahrum bırakılıyorlar. Bireysel olarak AB vatandaşı olmamız ne yazık ki adanın tamamında birleşme olmadığı sürece özellikle sayısı oldukça fazla olan karma evliliklerde ailelere çok ciddi sıkıntılar yaratıyor. Ya seyahat hakkınızdan vazgeçmek ya da seyahat edebilmek için çok ağır bedeller ödemek zorunda kalıyorsunuz. Bununla da kalmıyor.

Karma bir evliliğiniz varsa eğer bir çocuk sahibi olmanız da hiç kolay değil. Çocuğunuzun AB vatandaşı ebeveynin haklarına sahip olabilmesi için hem evliliğin hem de doğumun yurt dışında olması gerekiyor. Son dönemlerde bu konuyla ilgili çok ciddi çalışmalar yapılsa ve bazı yollar kat edilse dahi ne yazık ki henüz istenilen noktada değiliz. Oysa tüm bu sorunları çözmek için yapılabilecek pek çok şey var. Ama önemli olan niyet. Her iki tarafta da yeterince niyet olmaması karma evlilik sorununu hepimiz için artık çekilmez bir hale getiriyor. Bu nedenle Haziran ayında yapılacak olan AB Parlamento seçimleri bizleri tahmin ettiğimizden daha çok ilgilendiriyor. Sesimizin duyulabilmesi, Kıbrıs’ın Kuzey’inde yaşayanlar olarak anayasal haklarımızdan yararlanabilmemiz için hepimizin bu iradeyi ortaya koyması gerekiyor. Çözümsüzlüğün zorluklarıyla artık yüzleşmek zorunda kalmayacağımız, umutlu günler dilerim