“Birinin insanlardaki iyiye inanma nedeni ol!”

Zaman zaman bazı cümleler okuruz ve ruhumuz okşanır.
Kimi zaman sitem ederiz öfkemiz artar.
Sakinleşiriz kimi zaman da yumuşamaya başlarız çok kızgınsak bile.
Kelimeler bunu yapar, kelimelerin bir büyüsü vardır. Yan yana gelen kelimeler sizi çileden de çıkarabilir, sizi özünüze de döndürebilir -özünüzde değilseniz eğer-

Bu cümleyi okuduğum zaman aklıma tek bir şey gelir, tek bir şeyin değişmediğini fark ederim hep. İyiye olan bağlılığım. İyide kalma çabam. Bunun için çaba gösterenler her şeye ve herkese rağmen. Bu çok zor olsa da bunu başarabilen sayısız canlı türü mutlaka vardır.

İyiyi kaybediyoruz, iyiliği kaybediyoruz, insan kalmadı lafları benim için geçersiz cümlelerdir, katılmadığım olumsuz söylemler ve sadece birkaç laftır sadece. İyi olduğu yerde duruyor aslında, mutlaka iyiyi seçmeyenler vardır çünkü bir noktadan sonra bu bir tercih meselesidir. Mutlaka seçmeyenler de olacaktır fakat inanıyorum ki özünde kalacak olanlar da olacaktır. Bunun tek nedeni belki de inattır sadece. İnat ediyoruz, direniyoruz. İnsan kalabilmek için çabalayıp elimizden geleni yapmaya odaklanıyoruz, yapabildiğimiz kadarını da yapıyoruz. Özümüzü korumak ve insan örnekleri sunabilmek için topluma. Yozlaşan ve asimile olmuş bir toplumda bu mümkün mü diye kendimle çelişiyor olsam da mümkün olabildiğini de görüyorum bir şekilde.

Çok zor olsa da birbirimize destek vermeye çabalıyoruz. Daha önce tanıklık etmediğimiz kötü olaylara ne yazık ki tanıklık ediyoruz ve bu tüm ruh halimizi eksiye indiriyor fakat yaşamı bir yerinden tutup yukarıya çıkmak için çabalıyoruz. Çünkü siz suyun altında kalmaya niyet etseniz de bedeniniz ruhunuzla ters düşer ve boğulmamak için bir şekilde yukarıya çıkma savaşı verir. Beden ve ruh da bu yüzden çelişir çoğu zaman kendiyle.

“Artık kötü olacağım ben de.” “Ben ne gördüm ki ne vereyim?” “İnsanlara yakışmaz iyilik.” Daha binlerce cümle ekleyebilirim bu türde, her günümüze birileri mutlaka ekliyor bu cümleleri. Hızla uzaklaşmak lazım. Son sürat yapılacak şeylerin başında gelir bu cümlelerden uzaklaşmak. Eksiden daha eksiğe ulaştıran, hızla sizi uzun süre çözülemeyecek kadar donduran bu cümleler, size asla özünüzü hatırlatamaz. O ilk masumluğu. Yerli yersiz gülüşleri, yüzünüze pöh diye dönen kişinin yüzünüze yansıtacağı gülüşü veremez size bu cümleler. Siz de insanların, iyide kalmış olan insanların, yanlarında kalmaya gayret ediniz ve iyide kalınız ki iyi insanlar da sizlerin yanında kalmaya gayret etsin.

Bir düşünün bugün kaç kişi size “iyi ki varsın” diyebiliyor? Demiştir ya da? Ne yaşarsanız yaşamış olun “iyi ki varsın” diyebiliyor musunuz çoğu insana? Size diyebiliyorlar mı peki? Bu çok muazzam bir cümledir. Çok değerlidir. Herkese denmeyecek kadar değerli. “İyi ki” diyebilmek birine.  

Arkanızdan ne diyor insanlar, ne diyecek düşünüyor musunuz? Lanet mi edecekler, kötü bir siyasetçiye lanet eder gibi yoksa iyi mi diyecekler musalla taşından uğurlar gibi.

Genelde iyi insanların tarafında kalmayı tercih ettiğim için çok da muhatap olamadım kötülerle. O yüzden çok da ihtiyacım yok küfre. Yapı gereği küfredemem de. Saçma sapan birkaç kelime dışına çıkması mümkün değildir dilimin. Fakat yarım kalmış çeyrek adama bakıyorum da son günlerde dilimde her dilden bir kelime. İnsan önce küfrü öğrenirmiş yabancı dilde. Artık yabancısı olduğum bu adaya istesem de küfredemem çünkü bilirim ki iyi özünde. Tek bir insanım kalana kadar da hep iyi bileceğim onu çünkü iyiliğe olan inancımı hep hatırlatacak bana, onu bir yanım saydığım sürece.

Tüge Dağaşan