SAYIN BAKANIM..
3 Mayıs, ne oldu? Gördük ki 2+2=5 eder!
Giderek matematiğe olan inancım kayboluyor. Bu denklemi kendi formülümle çözemeyeceğim belli. Sokak matematiğe, matematik sokağa ters. Orantısız bir tenhalık var mayısın farklı günlerinde. Mayıs patlamaya hazır bir mayına döndü yine. Patladı mı? Patlatıldı mı? Yoksa ayağımız mayının üzerine basılı mı duruyor henüz anlamış değilim ben de. Ayağımızı çekersek ne olacak? Biz mi kaybedeceğiz bu masanın bacağını, karşı taraf mı yoksa ve masada neler var? Kim nelerinden feragat edecek? Kim nelerinden vazgeçmeyi göze alacak ya da alabilecek mi/yiz?
Maaşımızı koyabilir miyiz masaya? Asla dolduramayacağımız yaş sınırında olan sigortamızı koyabilecek miyiz ki sahi en son kaç oldu sigortadan emekli çıkma yaşı? Hangimizin yatırımı tam? Çocuklarımız için yatırım yapmaya çalıştıkça şu yarım kalmış çeyrek adada, kaç çeyrek alabiliyoruz bir yılda kötü günde bulunsun niyetine? Şimdi saysam kaç sorun ve sıkıntı sayılır da esas saymamızı istediğim 2 artı 2 kaç eder bugün?
Sayıyorum, sayıyorum 5 çıkıyor bende. 3 Mayıs’tan beri sayıyorum, hesaplıyorum, yok, hep 5 hep 5! Fasulye kullandım, abaküs kullandım hatta kaç defa küstüm 5 çıktığı için ama yok değişmiyor. Matematik bilgim sonsuz değişim yaşıyor ve benim bu denklemi sizle çözmeye ihtiyacım var, lütfen birlikte çözelim, gerekirse beyin fırtınası yapalım ne olur.
Bakın; biraz kalabalık olunsa, her zaman söyleyeceğim gibi 2 mayıs insanı, 3 mayısa taşınsa; taşıma nüfusa geçit verilmese işte o zaman 2+2=4 kalmaya devam edecekti. Fakat olmadı ve hem 3 mayıs hem de matematik aynı anda utandı. Ben onlardan daha çok utandım. Denklem bozuldu. Sayılar şaştı, ada insanı sayılardan daha çok şaştı çünkü ada, matematikten hep büyük olmalıydı. Olmadı. Olamadı. Olamadık.
Akbabalarımız pardon akrabalarımız kollarımızı tuta tuta gidiyoruz zorla, bu bir halay değil. Zaten fondaki de müzik değil. Fakat belki de sûr’un sesidir. Evet, bakın bu olabilir. Tam da böyle bir ses çünkü dışımızda duyulan. Ama içimize işlemesin bu ses. Çalan müzik değil çünkü fakat çalan hep muzip nedense.
Bu arada çok pardon başlığı da yanlış yazmışım, “sayın bakalım” olacaktı; hemen heyecan yapmayın.
Sayın bakalım 2+2 kaç eder şimdi. Hadi çıkaralım pankartlarımızı pardon parmaklarımızı.
Ama bakanlar da saysın öyle durmasın lütfen. Bakan-ım, bakma-yanım, bakan yanım, bakmayan yanım, hep beraber hadi 2, 2 sayalım hesaplayalım. Gerekirse fasulye kullanalım sayarken. Bakanlar hesaplasın. Bakanlar derken hani ciddi ciddi bakanlar, bakmakla yetinenler, yani bakma eylemi. Yok, eyleme katılanlar ya da destek olanlar değil kastettiğim. Eylemden hiç bahsetmiyorum zaten. Bakmaktan bahsediyorum. Bakan kişi olanlar. Off Türkçe işte çözemedik kelimeleri bile de sayıları mı çözeceğiz bu gidişle. Neyse ben biraz daha Türkçe çalışayım öyle anlatırım yeniden çünkü böyle anlaşılamıyorum. Anlatamıyorum derdimi. Neyse Nâzım’dan bir şiirle kapatalım yazıyı:
“«Deeeert
çok,
hemdert
yok»
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır…”
Tüge Dağaşan