Kayıtsızlık ve Avrupa'nın Gazze'ye ihaneti
Bugünün dünyasında, özellikle sosyal medyada ve günlük yüz yüze etkileşimlerimizde, ikiyüzlülüğün rahatsız edici yaygınlığını gözlemliyoruz. Avrupa’nın Gazze’ye izlediği politikalardaki kayıtsızlığı ve ikiyüzlülüğü bir de... Avrupa, Orta Doğu'da devam eden durumu ele almak, kabul etmek veya desteklemek konusunda isteksiz görünüyor. Bu kaçınma, özellikle Filistin'deki krizle ilgili olduğunda, şiddet ve acıdan etkilenen sayısız hayatın olduğu gerçeği; görüşlerini dile getirme gücüne ve etkisine sahip olmalarına rağmen, bu kadar önemli bir konuda sessiz kalmayı seçenlerin yarattığı büyük bir utanç örneği…
Destek mobilize edebilecek ve değişim yaratabilecek etkili platformlara sahip olmalarına rağmen, konuyla ilgilenmeyi tercih etmemelerinin arkasında yatan sebeplerin ne olduğunun bir önemi var mı?
Bu sessizlik, adaletsizliğe karşı sesimizi yükseltme konusunda sosyal sorumluluk ve ahlaki yükümlülüklerimiz hakkında önemli sorular ortaya çıkarıyor.
Acil meseleleri görmezden gelme kararı, kasıtlı ya da değil, bir tür suç ortaklığı olarak görülebilir. Bu birçok konuda da böyle. Kültürel bağlamda da bu kaçınma durumu revaçta. Avrupa Birliği’nin eşitlik ve insan hakları temeline kurulmuş olduğunu varsayarsak, ayrıcalıklı ve etkili pozisyonlarda bulunan insanların, Filistin'deki durumun gerçeklerini tartışmaktan neden kaçındıklarını düşünmek önemlidir. Geri dönüş korkusu mu yaşıyorlar, yoksa seslerinin bir fark yaratmayacağına mı inanıyorlar?
Pozisyonları gereği ellerindeki gücü suistimal etmeleri; ahlaki yozlaşmanın her zaman kendini belli etmesi ve vicdan temelinde herhangi bir politikanın izlenemeyeceği gerçeği…
Nedenler ne olursa olsun, bu önemli tartışmalardan kaçınmak derin bir endişe kaynağıdır ve bunu daha çok konuşmak gerekir. Susmak ve günü kurtarmak her zaman konforlu olmayabilir. Uzun vadedeki etkilerinin size de dokunacağı gerçeği tarihsel akış içinde kendini göstermiştir.
Bu karmaşık ve çoğu zaman acı verici tartışmaları sürdürürken, açık diyalogu teşvik etmeli ve bu kritik konulara dikkat çekmek için aktif olarak samimi şekilde çalışanları desteklemeliyiz.
İkiyüzlülük örneği gösterenleri de her fırsatta ifşa etmek gerekiyor...
Bireylerin rahatsız edici gerçeklerden kaçmak yerine seslerini yükseltme ve harekete geçme konusunda kendilerini güçlendirilmiş hissettikleri bir ortamı teşvik etmek esastır.
Bu adaletsizliklerle yüzleşmek ve değişim için savunuculuk yapmak, sadece sözlerle değil, anlamlı ve sürdürülebilir eylemlerle kolektif sorumluluğumuz olmalıdır. Dünya çok yakınken çok uzak, binbir yüz, yanıbaşımızda anestezisiz ampüte edilen kollar, bacaklar ve başlamadan biten hayatlar…
Durum böyleyken, adaleti ve eşitliği şekillendirmede sahip olabileceğimiz etkiyi küçümsemeden; aktif eylemlere iten çağrılarda bulunmalıyız…